.

KIZIL YÜKSELİŞ KİTAP YORUMU


Kitap Adı: Kızıl Yükseliş
Özgün Adı: Red Rising
Yazar: Pierce Brown
Yayınevi: Pegasus

Kızıl Yükseliş hakkında düşüncelerim fazlasıyla karışık. Kitabı bitirdikten bir süre sonra kendime zaman verdim ve düşünmeye başladım. Taşları yerine oturtmaya çalıştım. Kitap hakkında söyleyecek çok fazla sözüm var. Hem olumlu hem de olumsuz anlamda.

Olumsuzlardan başlayalım ki tatlıyı sona bırakalım... Dili çok ağırdı. Bazen bir paragrafa anlam verebilmem saniyelerimi aldı. Yazar yarattığı dünyayı okuyucuya açmadan anlatıyor. Sanki okuyucu, yazarın yarattığı dünyayı biliyormuşcasına anlatıyor. Hiçbir açıklamada bulunmadan. Bu da okuyucuyu yoruyor. Mesela daha önce duymadığım ve duymamın mümkün bile olmadığı kelimeler vardı kitabın içerisinde. Bu kelimeleri yazar kendisi türetmiş. Bu mükemmel bir şey. Ancak o kelimeler açıklanmadığı sürece okuyucunun gözünde bir anlam kazanmaz. Yazarın en büyük hatası buradaydı. O yüzden türettiği kelimelerin ne anlama geldiğini bilseydik daha sağlıklı olurdu.


Bir ara keşke kitabın arkasında bu kelimelerin ne anlama geldiğini gösteren bir sözlük olsa diye de düşünmedim değil.

Kitabın dilinin ağır olmasının yanı sıra akıcılık yoktu. Bazen okumak için kendimi zorladım bazense elimden bırakamadım. Ancak 250. sayfaya kadar kitabı kavrayamadım. Kafamda her şey oturduğunda ise keyif almaya başladım. Kitabı şu anda en baştan tekrar okusam eminim daha çok şey anlayacak ve daha çok keyif alacağım. Ama bu keyfi ikinci kitap olan Altın Oğul'a saklıyorum. Altın Oğul da biraz gözümü korkutmuyor değil.

Gel gelelim beğendiğim kısımlara... Kızıl İsyan Serisi, çok ağır bir distopya. Üzerine çok fazla düşünülmüş bir seri. Yazarın yarattığı dünyayı sevdim. Yer yer de Açlık Oyunları'na benzettim. Son sayfalarda heyecan doruktaydı. Ne olacağını merak edip elimden bırakamadım. Keşke en başından beri böyle olsaydı.

Baş karakterimizi sevdim. Güçlü ve kararlı bir karakterdi. Hiç yılmadan savaşmaya devam etti ve hedeflerine ulaşmak için elinden geleni yaptı.

Yan karakterlerden ise birkaçı hariç diğerlerine pek fazla ısınamadım. Çünkü kitap boyunca o kadar çok karakter girdi ve çıktı ki bir süre sonra kafam karışmaya başladı. O yüzden tüm karakterleri aklımda tutamadım. Sadece kitabın bir kısmından sonra sürekli olarak var olanları sevdim.

"Bir intikam savaş ve güç mücadelesi..." - Kirkus Reviews

"Klasik bilim kurgu hayranları ve yeni distopik destanların coşkulu takipçileri bu müthiş kitabı mutlaka okumalı." - Examiner.com

Arka kapakta yazdığı gibi Kızıl Yükseliş'te bir güç mücadelesi vardı. Bu güç mücadelesini sonuna kadar okumak bana keyif verdi. Altın Oğul'u okurken daha fazla keyif alacağıma eminim.

Bu arada yazarın Kızıl İsyan Serisi'nden önce 6 başarısız kitabı varmış ve 130 red mektubu almış. 6 kitaptan sonra bu mükemmel seriyi yazmış.

Eğer Kızıl Yükseliş'e başlayacaksanız mutlaka okumuş birinden konuyu dinleyin ve ona göre okumaya başlayın.

KONUSU:

Toplumda insanlar renk kodlarına göre ayrılmış ve bu kodların en düşüğü olarak Kızıllar seçilmiştir. Mars gezegeninde insanlık için mücadele verdiklerini sanan Kızıllar gecelerini gündüzlerine katarak çalışmışlardır. Dünya'da yaşayan insanların Mars'ta rahat bir hayat sürmesi için çabalayan Kızıllar önemli bir görev üzerindedir.

Kızıllar'dan olan Darrow ise insanlığın aslında on yıllar önce Mars'ta yaşamaya başladığını ve bunun gizlendiğini öğrendiğinde önüne çıkan tüm engelleri yıkmaya ant içmiştir. Toplumun en üst sınıfı olan Altınlar'dan olmak pahasına olsa bile bunun intikamını alacaktır.


ALINTILAR

"Çelik güçtür. Para güçtür. Ancak bütün dünyalarda esas güç, kelimelerdir."

"Kitleler kıskançtır ! Bütün insanların eşit olması ne kadar da güzel bir hayal. Ama eşit değiliz."

"Bir adamın güce sahipken onunla ne yaptığı gerçek değerini gösterir."

"Sabır ve itaat, genç adam. Sabır, kahramanlığın özüdür; itaat de insanlığın. Büyüklerini dinle."

"Siz yara izi taşımayan çocuklar, hiçbir şeyi hak etmiyorsunuz. Siz acıyı bilmiyorsunuz. Atalarınızın sizi bu seviyeye çıkarmak için neleri feda ettiğini bilmiyorsunuz."

"İnsandan başka hiçbir hayvan kendini isteyerek ateşe atmaz."

"Ölüm söylediğin kadar boş bir şey değil. Asıl boşluk, özgürlük olmadan yaşamaktır, Darrow. Boşluk; korku, kayıp ve ölüm korkusu tarafından zincire vurulmuş halde yaşamaktır."

Kızıl Yükseliş benden 10 üzerinden 7 puan almayı başardı. Kitapla ilgili düşüncelerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

KİTAP OKURKEN DİNLENECEK MÜZİKLER



Siz de benim gibi kitap okurken müzik dinlemeyi sevenlerdenseniz aşağıdaki öneriler size gelsin...

Ben kitap okurken daha çok yavaş tarzda müzikler dinlemeyi tercih ediyorum. Bu nedenle aşağıdaki öneriler de ritmi çok yüksek olmayan müzikler. Keyifle dinleyin...

1) Taylor Swift - Look What You Made Me Do


2) Miley Cyrus - Malibu

3) Sting - Shape Of My Heart

4) Duke Dumont - Ocean Drive

5) Lee Sun Hee - Fox Rain

6) Tom Waits - Hold On

7) Lady Gaga - Million Reasons

8) Lady Gaga - Angel Down




9) Lady Gaga - Dope


10) Lady Gaga - Til It Happens To You

11) Elvis Presley - Can't Help Falling In Love

12) Marian Hill - Down

13) Pink Floyd - Hey You

14) R.E.M. - The One I Love

15) Lana Del Rey - Video Games

16) Lana Del Rey - High By The Beach

17) Lana Del Rey - West Coast

18) Nicki Minaj - Grand Piano




19) Adele - When We Were Young

20) James Blunt - You're Beautiful

21) Maroon 5 - She Will Be Loved

22) Katy Perry - Witness


23) Selena Gomez - The Heart Wants What It Wants

Türkçe şarkılar:

24) Hüsnü Arkan - Öyle Bir Rüya ( Bahar tarafından tescilli öneri)

25) Erdem Yener - Rüyalar Kızı

26) Toygar Işıklı - Ben Kötü Biri Değilim

27) Barış Akarsu - Kimdir O

28) Mor Ve Ötesi - Araf

29) Mor Ve Ötesi - Sonbahar

30) Pinhani - Geri Dönemem 

Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

10 NUMARALI KAMARA KİTAP YORUMU


Kitap Adı: 10 Numaralı Kamara
Özgün Adı: The Woman In Cabin 10
Yazar: Ruth Ware
Yayınevi: İthaki

Muazzamdı...
10 Numaralı Kamara, uzun zamandır okuduğum gerilim romanları arasında en iyisiydi. Tabi ilk 100 sayfayı saymazsak. Çünkü kitap 100. sayfadan sonra hareketlenmeye başladı. O muazzam sonu okuduğumda boşa geçen 100 sayfa bile beni rahatsız etmedi.

Asıl olay 100. sayfadan sonra başladı, evet. Çoğu kitapta olaylar ilk sayfadan başlamayabilir. Bu kabul edilebilir bir şey.  Bu noktada sorun yok. Yazar büyük olaya zemin hazırlayabilir veya başka bir nedeni vardır. Ama 10 Numaralı Kamara'da başta yaşanan olayla kitabın konusu arasında hiçbir ilişki yok. Bu yüzden ilk 50 sayfa bana fazlasıyla gereksiz geldi. Sonrasında okuduğum 50 sayfa ise yazarın büyük olaya zemin hazırladığı kısımdı. Kitap hakkında söyleyeceğim tek olumsuz söz buydu. Şimdi övgülere geçebiliriz...


Allahım, o son neydi öyle? Resmen son sayfaları tırnaklarımı kemirerek okudum. 100. sayfaya kadar bana "Hadi artık bir şey olsun." dedirten o kitap, "Yok artık!" dedirtmeyi de başardı. Sonunu okumayı, katili öğrenmeyi iple çektim ve 1 günün sonunda kitabı bitirdim.

Her şey çok iyi kurgulanmıştı. Yazar kitap boyunca bizlere aslında küçük küçük ip uçları vermiş ama o ip uçlarını birleştirerek katili bulan kimse olmamıştır eminim. Sona gelindiğinde ve her şey açıklığa kavuştuğunda "Aa, demek bu yüzden böyleymiş." dedim. Yani taşlar yerine oturdu.


Başkarakterimiz Jo Blacklock, her gerilim veya korku filminde/kitabında olduğu gibi kimseyi şahit olduğu gerçeklere inandıramıyor. Gemide kendine yakın hissettiği tek kişi ve aynı zamanda birkaç yıl önce ayrıldığı eski sevgilisi olan Ben'e kendini ispatlamaya çalışıyor. Koyun yokluğunda keçiye "Abdurrahman Çelebi" derler hesabı Ben'e güveniyor.

Yazarımız Ruth Ware bize aynı zamanda Jo'nun psikolojik sorunlarını da yansıtmış. Öyle ki bazen ben bile okurken karakterimizin gördüklerinin gerçek olup olmadığını sorguladım.


Yazarın bir diğer kitabı olan ve Yabancı Yayınları'ndan çıkan Kapkaranlık Ormanda'yı orta halli bulmuştum. 10 Numaralı Kamara'ya baktığımda yazarın çıtayı yükselttiğini rahatlıkla gözlemleyebiliyorum.

Kitapta Jo'nun ağzından anlatılan bölümlerin dışında bazı mesajlaşmalar ve gazete haberlerine de yer verilmiş. Bu benim daha çok merak etmeme neden oldu.

Başkarakterimiz Jo bir gazetenin seyahat bölümünde çalıyor. Okurken Hürriyet Gazetesi'nin seyahat bölümünde çalıştığım zamanlar geldi aklıma. Karakteri kendimle daha çok bağdaştırdım. Olayları daha rahat kavrayabildim.


Bir gerilim romanı olması nedeniyle içerisinde normal olarak çok fazla karakter barındırıyordu. Eğer ki 10 tane karakter olsaydı katil illa ki o 10 kişinin arasından çıkacaktı. Bu da kitabın havasını söndürecekti. Normalde kitaplarda gereğinden fazla karakter olmasını sevmem ancak bu kitapta gözüme batmadı.

KONU

Bir gazetenin seyahat bölümünde çalışan Jo Blacklock, işi gereği yeni açılan lüks bir gemide yolculuğa davet edilir. Aurora isimli şaşalı gemi, Londra'dan Norveç'e kadar upuzun bir yolculuğa koyulur. 9 numaralı kamarada kalan Jo, bir gece denize atılan büyük bir şeyin sesini duyar.

Dışarı çıktığında yan kamarasında kalan kızın camında kan izlerine rastlar ve onun öldürüldüğünü, cesedinin ise denize atıldığını düşünür. Ancak 10 numaralı kamarada kalan kızı Jo'dan başka kimse görmemiştir. O günden sonra Jo, gemiyi altına üstüne getirir ancak kızı bir daha bulamaz. Kızın var olduğuna dair tüm kanıtlar ortadan silinmiştir.

10 Numaralı Kamara kesinlikle tavsiyemdir. Eğer gerilim sever biriyseniz beğeneceğinize eminim.

10 Numaralı Kamara benden 10 puan almayı hak etti. Kitap hakkındaki düşüncelerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

SARAI KİTAP YORUMU


Kitap Adı: Sarai
Özgün Adı: Killing Sarai
Yazar: J. A. Redmerski
Yayınevi: Ephesus

Uzun zamandır okumamı beklediğiniz, bazılarınızın okumam için direttiği kitap olan Sarai'yı bitirdim. Kesinlikle keyif aldım. Her nokta kusursuzdu.

Sarai'ın serinin ilk kitabı olduğu bariz ortadaydı. Çünkü ilk önce başkarakterin geçmişini, acılarını, kaybolan yıllarını okuduk. Sonrasında ise yeni hayatını. Kitap bittiğinde "Asıl şimdi başlıyoruz." dedim. Sonrasında ne olacağını tahmin bile edemedim.

Yazarın bir diğer serisi olan Hiçliğin Kıyısında ve Sonsuzluğun Kıyısında'yı okuma fırsatım olmadı ancak Katiller Çetesi'nin ilk kitabını beğendiğimi itiraf etmeliyim. Özellikle karakterleri...

Sarai... 14 yaşından beri tutsak. Özgürlüğe aç.
Victor... Ruhu alınmış bir seri katil. Aynı zamanda Sarai'ın kurtarıcısı.

Bu iki karakterin birlikte vakit geçirdiği sahnelerden fazlasıyla keyif aldım. Ruhsuz bir seri katil olan Victor, Sarai'ın yanında bambaşka bir kişiye dönüşüyor. Bu durum Victor'un çevresindeki insanların da dikkatini çekiyor. Sarai ise kendini pazarlamayı çok iyi biliyor. Başına her silah dayandığında kendini kurtarmayı başarıyor. 



Yazarın anlatımını ve dilini çok beğendim. Okuyucuyu sıkmadan olayları açıkça anlatmış. Betimlemeleri ve karakter diyalogları güzeldi. Kitabın birinci tekil şahıs ağzından anlatılması ise karakterleri serinin birinci kitabında daha rahat tanımamızı sağlamış. Kitabı sadece Sarai'ın dilinden değil aynı zamanda Victor'un ağzından da okuyoruz.

Kitap boyunca bazı klişe noktalar vardı. Ama bu okuyucuyu sıkacak derecede değildi. 

Her zamanki gibi erkek karakter bizim kızı kurtarır ve ona aşık olur. Kızsa erkeğin cazibesine kendini kaptırarak zaten dünden hazırdır.

Kitap boyunca nabız bir an olsun düşmedi. Sürekli olarak izlediğimiz aksiyon filmlerini aratmadı. Silahlı çatışmalar, ölen insanlar, katiller...

"Bu seri inanılmaz."
- Smi Book Blub




KONUSU


14 yaşından beri Javier isimli bir uyuşturucu baronunun yanında tutsak olan Sarai kaçışın yollarını aramaktadır. Bir gün Javier ile iş yapacak olan Victor'un Javier'i ziyaret etmesi ile Sarai kaçış planlarını devreye sokmaya karar verir. Habersizce Victor'un arabasına saklanan Sarai Victor'un onu yakalaması ile şaşkınlığa uğrar. Sarai'nin kaçtığını duyan Javier tüm adamlarını devreye sokarak onu aramaya başlar. Peki ya Sarai bulunabilecek mi? Victor onu ele verecek mi?



ALINTILAR

"Sarai, benimle aynı odada bulunmak, beni tanımak, her gün ölümle burun buruna gelmek demektir."

"Gülümsüyordu. Sadece dudaklarıyla değil, gözleriyle de gülümsüyordu. Çok tatlıydı. Tehlikeli bir şekilde tatlı..."

"Bu olduğum her şeye karşı geliyor Sarai dedi ve beni öptü. Hayır değil diye fısıldadım ve ona karşılık verdim. Gerçekten olduğun kişiye biraz daha yaklaşıyorsun..."



Kitap kapaklarının ülkemizde de orijinal hali ile basılması mükemmel olmuş. Kapaklara zaten söyleyecek söz yok.

Sarai benden 9 puan almayı başardı.

Kitap hakkındaki görüşlerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

PİYON-VEZİR-ŞAH KİTAP YORUMU


Kitap Adı: Piyon-Vezir-Şah
Özgün Adı: Pawn-Captive-Queen
Yazar: Aimee Carter
Yayınevi: Ephesus

PİYON YORUMU

Uzun zamandır heyecanın bir an olsun dinmediği ve olayların hep bir doruk noktasında geliştiği bir kitap okumak istiyordum ve okudum. Piyon, daha ilk bölümünden itibaren içine çeken ve son bölüme kadar aksiyonu dinmeyen bir kitaptı.

Her bölüm sonunda bir çarpıcı sahne var ve bu sahneler sizi diğer bölümü okumaya da teşvik ediyor. O bölümü bitiriyorsunuz, diğer bölüm. Diğer bölümü bitiriyorsunuz bir sonraki bölüm sizi heyecanlandırıyor ve kitap bitene kadar bu kısır döngü devam ediyor.

Hepimizin kitaplarda güçlü bir kız karakter görmek istediğini biliyorum ve eğer öyle bir kitap arıyorsanız o kitap kesinlikle Piyon'dur. Katty karakteri her zaman kararlı ve cesaretli olarak ilerledi kitap boyunca. Her düşüncesini destekledim ve her yaptığını onayladım. Kuşkusuz onun yerinde olsaydım ben de aynısını yapardım.






KONUSU

Ülkede insanlar 17 yaşına değdiklerinde zorunlu bir sınava tabii tutuluyor ve 1 ile 6 arasında bir puanlama sistemiyle alınan puan enselerine işleniyor. 1 alanlar direkt öldürülüyor ve 6 alanlar ise hükumete hizmet veriyor. Ayrıca bir de hükumet ailesinin ensesine işlenen puan var o da 7.



Başkarakterimiz Katty, talihsiz bir sınav sonucu 3 puan alıyor ve ensesine işleniyor. Kötü hayatı kabul eden Katty, hayatında almayacağı bir teklif alıyor ki o da başbakan tarafından edilen bir teklif. Başbakan tarafından yapılan teklif ise şu: " Eğer kabul edersen 7 numara olabilirsin. " Hayatının en büyük teklifini alan Katty kabul ediyor ve başına akıl almayacak olaylar geliyor. Kitap zaten aksiyon ve heyecan ile başlıyor devamında süregelen tüm olaylar böyle devam ediyor.

VEZİR YORUMU

Piyon'un ardı arkası kesilmeyen heyecan verici olayları ve aksiyonu, devam kitabı olan Vezir'de de devam ediyor. Elime aldığım andan itibaren beni kitaba hapseden bir gücü var bu yazarın. Her sayfasında ayrı bir heyecan, her bölüm sonunda ayrı bir olay barındırıyor Vezir.

Uzun zamandır okuduğum distopya tarzının bir tık üzerine çıkabiliyorum bu seriyi okurken. Nedeni ise şu: Herhangi bir distopik kitaba başladığımda olayların içine girmem, karakterleri tanımam ve gerçekte olmayan distopik dünyayı kavrayabilmem çok uzun sürüyor. Fakat Piyon serisinde karakterler ve tasvir edilen dünya o kadar iyi aktarılıyor ki aklınızda soru işaretleri kalmıyor. Bu yüzden bu seri benim için diğer distopyalardan önde yer alıyor.

Tabii ki her kitapta olduğu gibi bu kitapta da ana karakterin düşüncelerine saygı duyamadım, onu yargıladım. Ama buna da olumlu açıdan bakabilmek mümkün. Bir karaktere sinirlendiğimizde veya onun arkasında durup desteklediğimizde aslında kitapla iletişime geçmiş oluyoruz. Bu da kitabın bizi ne kadar içine çektiğini gösteriyor. Her ne kadar baş karakter Kitty'ye sinirlensem de kitapla iletişim içinde olmak hoşuma gitti.

Bu seriye başlamayı düşünen veya alıp almamakta kararsız olanlar varsa kesinlikle öneriyorum. Eğer bu tarzları seven biriyseniz rahatlıkla söylüyorum mutlaka okuyun. Okuyunca bir sonraki kitabı merak etmeden duramayacaksınız.


ŞAH YORUMU

Bu seri hakkında ne söylesem yetersiz kalacak biliyorum. Son kitabını da okuduktan sonra anladım ki daha iyi bir distopya okuyamayacağım. Aşktan tutun, savaşa kadar her konuyu içinde barındıran kitabın her sayfası bir öncekinden daha olaylı ve daha akıcı geçiyor.

İlk önce birinci kitaba bakıyorum, ardından sonuncu kitaba bakıyorum ve arada o kadar büyük farklar görüyorum ki yazarın kendini aşarak daha iyi yazabildiğini fark edebiliyorum. Kitap boyunca yazar öyle bir yazmış ki olayların doruk noktası neresi anlaşılmıyor. İlk sayfadan son sayfaya kadar bir an olsun aksiyon dinmiyor.

İnsanlar aşk kitaplarında ağlar, duygusal kitaplarda ağlar ama ben bu üçüncü kitabın sonunda gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Bu türde bana bu kadar etki edecek bir kitap okumamıştım.
Tüm seri boyunca tüm karakterler o kadar gerçekçiydi ki baş sorun olan Sayın Daxton Bey'i ellerimle öldürmek istedim.




Kesinlikle önerim olan bu serinin son kitabı Şah bu senenin en iyilerine girmeyi başardı.
Diğer kitapları elinizden bırakın ve Piyon-Vezir-Şah üçlemesine başlayın.


Seriye puanım 10 üzerinden 10.

Kitap hakkındaki düşüncelerinizi yorum olarak bırakabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.

Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Eksik Parça - Bıçak Sırtı - Akıl Çıkmazı seri yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Kaplumbağa Kabuğunda Dünya kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Eva'nın Çığlığı kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Genç Elitler kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.

Kurtulan Kızlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Birimiz Yalan Söylüyor kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.


Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

ÜNİVERSİTE SINAVINA (YGS-LYS) GİRECEK OLANLARA TAVSİYELER


Üniversite sınavına hazırlandığım süre boyunca 2016 ve 2017 yılları benim için bir kabus gibi geçti. Yeri geldi sosyal hayatımdan vazgeçtim, yeri geldi "Ben yapamıyorum!" deyip pes ettim. Pes ettiğim zamanlarda kendimi motive etmeyi de öğrendim. Sürekli kendime bu dönemin geçeceğini doya doya kitap okuyacağımı, doya doya gezip eğleneceğimi ve sürüsüyle film-dizi izleyeceğimi hatırlattım.

"Nereden ve nasıl başlayacağım?" diye soruyorsanız kendinize hedef koymakla başlayın. Benim hedefim bu süre boyunca sürekli olarak değişti ama yine de bir hedefim vardı. Hangi bölümden hazırlanacağıma karar verdim ve çalışmalara başladım.

Bu benim için hiç kolay olmadı. Lise son sınıftım ve 2 gün okula, 3 gün ise Hürriyet Gazetesi'ndeki stajıma gidiyordum. Staj beni fazlasıyla yordu. Çünkü ilk kez çalışma hayatına adım attım ve adaptasyon sürecim uzun sürdü. Gazetede beden yorgunluğundan daha çok zihin yorgunluğu yaşıyordum. Çünkü tüm gün boyunca yabancı kaynaklardan çeviri yapmak, haber üretmek, haber yazmak ve dahası beynimi oldukça yoruyordu. Stajdan eve döndüğümde kitabı açıp bir cümle dahi okuyamayacak duruma geliyordum. Ve okuyamıyordum. Üniversite sınavına çalışmam için benim haftada sadece 4 günüm vardı.

Bu dönem boyunca dershaneye gitmeyi de reddettim. Evde kendi kendime daha sakin kafayla çalışabileceğimi düşündüm ve çalıştım da. Eğer siz de tek başınıza çalışabileceğinize inanıyorsanız dershaneye gitmeyin. Ama yok "Benim başımda bana komutlar veren biri olmalı." diyorsanız kesinlikle dershaneye gidin. Evde çalıştığınızda YouTube'dan ders veren hocaları dinleyebilirsiniz. Dershanenin tek artısı danışabileceğiniz birilerinin olmasıdır. Yıl sonlarına doğru dershaneye gittiği için pişman olan arkadaşlarım da vardı. Dershaneye gidip gitmeyeceğinize buna göre karar verebilirsiniz.


Kendinize konu anlatımlı kaynak kitaplar alın. Örneğin tarih dersi için X yayınevinden konu anlatımlı bir kitap aldınız. O kitabı okumaya başlayın, önemli yerlerin altını çizin, kenarına notlar alın, renkli yapışkan kağıtlarla anlayabileceğiniz şekilde kısa kısa bilgileri not edin. Kısacası o kitabı benimseyin. Benim öyle bir kitabım vardı ki her bir köşesinde notlar, kağıtlar, renkli ve fosforlu kalemlerle işaretler vardı. Arkadaşlarım bakıp bakıp gıpta ederdi. Siz de kendi kitabınızı kendiniz yazın. Konu anlatımını yalayıp yutun, hatta suyunu bile için.

Ben yazarak çalışmayı çok severim. Kitapta önemli gördüğüm bir cümleyi direkt defterime geçirirdim. O defteri ise toplu taşımalarda giderken açıp açıp okurdum. Ama yazarak çalışmak çok zaman kaybettiriyor. Bunu fark ettiğimde artık çok geçti. 500 sayfalık bir konu anlatım kitabında saatte sadece 10 sayfa çalışabiliyordum. Bu işin böyle gitmeyeceğini anladığımda kitaptaki önemli yerlerin altını çizmekle yetindim.

Anlamadığım yerleri okuldaki hocalarıma sordum ya da YouTube'dan video izlemeye devam ettim. Bol bol soru çözdüm. Siz de öyle yapın. Bir zaman sonra sorular tek tip gibi görünecektir size. Tüm soru çeşitlerini bilmek ve onları doğru cevaplamak motivasyonunuzu arttıracaktır. Soru çözmenin bir de bilgi kazandırma gibi bir avantajı var. Bir bakıyorsunuz ki kitapta adını dahi duymadığınız bir şey karşınıza soru olarak çıkmış. Bunu gördüğünüzde direkt o konuya dönerek bilmediğiniz yeri not alın ve sık sık tekrar edin.

Denemelerde yaptığınız kötü sonuçlar da sizi üzmesin. Çünkü bir sonraki denemede daha iyi yapacağınızı biliyorsunuz. Yıl boyunca okuldaki derslerinize dikkat edin. Diploma notunuzu olabildiğince yüksek tutmaya bakın. Hatta liseye yeni geçenler ve geçecek olanlar da bu yazıyı okuyorsa 4 yıl boyunca karne ortalamanızı yüksek tutun. Çünkü sınav puanına ek olarak diploma puanı ekleniyor. Ben 9 ve 10. sınıflarda çok yüksek bir ortalama çıkaramasam da 11 ve 12. sınıflarda derslerime daha dikkat etmeye baktım. Sınav puanıma ek olarak da diploma puanımdan 50 puan geldi.


YGS'ye çalışmak LYS'ye çalışmaktan daha kolay. Ama ezberci biriyseniz LYS size daha kolay gelecektir. YGS bitti. Şimdi ne yapacağım? Ben bu konuda çok büyük bir yanlışa düştüm. YGS bittikten sonra kendime çok uzun bir mola verdim. Vermemeliydim. En fazla 1 hafta dinlenip maratona devam etmeliydim ama 1 hafta oldu bana 2 hafta, 3 hafta... Bir de YGS'den beklediğim sonucu alamayınca motivasyonum iyice düştü. Kendi kendimi motive etmeye baktım. LYS çalışmaya başladım. YGS'de öğrendiklerimi artık daha detaylı ve ezberci bir şekilde öğreniyordum. LYS'ye çok az bir zaman kala daha fazla çabaladım. Bir yandan pes edip bir yandan çalışmaya devam ettim. Hatta mezuna kalmayı ve seneye daha kapsamlı bir şekilde çalışmayı düşündüm. Siz sakın böyle bir hataya düşmeyin.

Şimdi tekrar aynı sıkıntıları yaşayacağımı düşünüyorum da iyi ki biraz daha çalışmışım diyorum. Çünkü ikinci kez aynı sıkıntıları çekmek kesinlikle çok çok kötü bir şey. İlk senede üniversiteye kapağı attınız attınız...

Umarım sizin için faydalı ve yardımcı bir yazı olmuştur. Sorularınızı ve görüşlerinizi yorum olarak bırakabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

Hakkımda

Selam, ben Emirhan! Blogumla tanıştın mı? Burası benim kitap eleştirileri, dizi/film önerileri yaptığım, yeri geldiğinde ise bazı konularda fikirlerimi sunduğum bir blog. Bloguma göz atmaya hazır mısın?

Blogu Takip Et (Yeni)

Blogumda Ara

Instagram Hesabım

Etiketler

Haveyoumetmyblog

Translate

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *