.

SIRTIMIZDAKİ HEDEF KİTAP YORUMU


Kitap Adı: Sırtımızdaki Hedef
Özgün Adı: Target On Our Backs
Yazarı: J. M. Darhower
Yayınevi: Yabancı


Olmamış. Bu kitap, bu güzelim seriye yakışmamış. 2,5 sene bu kitabın çevrilmesini deliler gibi beklemişken beklentilerimin altında kalması hiç de iyi olmadı. Ama yine de boşuna beklemiş gibi hissetmiyorum. Çünkü yıllar sonra hayranlıkla okuduğum Ignazio ve Karissa karakterleri ile buluşmak her şeye rağmen mükemmeldi. Onlar kendilerinden hiçbir şey kaybetmemişler ama yazarımız için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. İlk ve ikinci kitabın yüksek temposunu bu kitapta ne yazık ki göremedim.


Sürekli bir olay çıkmasını bekledim. Ara sıra çıktı ama bu beni tatmin etmedi. Son 80 sayfada ne olduysa oldu. Benim için kitabı kurtaran kısım o 80 sayfaydı. O da olmasaydı ne düşünürdüm tahmin bile edemiyorum.

Dediğim gibi Sırtımızdaki Hedef, benim için o 80 sayfadan ibaretti. Ondan öncesinde karakterlerimizi okumak tabi ki hoşuma gitti ancak çok fazla eksik nokta vardı. Kitap içerisinde çok fazla yazım yanlışı, harf hatası gibi bozukluklar vardı. Okurken dikkatimin dağılmasının en büyük nedenlerinden biri de buydu. Bunun için tabi ki kitaptan puan kırmayacağım çünkü yazarın bu konuyla alakası yok. Umarım yayınevi 2. baskıda tüm bu hataları düzeltir.

Bu kitapta ilk iki kitaba göre aşk daha arka planlardaydı. Karissa ve Ignazio'nun hikayesinin yerini sanki bir mafya çetesi almıştı. Kitap boyunca isimleri geçen bu mafyaların ve yarattıkları sansasyonların karakterlerimizin önüne geçmesini istemezdim.

İlk iki kitapta olduğu gibi Sırtımızdaki Hedef'te de cinsel sahneler vardı. Ancak diğer kitaplara nazaran daha azdı diyebilirim. Eğer 18 yaşından küçükseniz bu seriyi okumanızı önermem. Yine de ilk iki kitabın mükemmel olmasından dolayı kesinlikle kaçırılmayacak bir seri. Son kitabı göz ardı ettiğimizde eminim çok beğeneceksiniz.




Yazarın dili yine mükemmeldi! İçerisinde altı çizilesi sözler fazlasıyla boldu. Yazarın kendine has bir anlatım tarzı var. Çeviride ise bu tarzın olduğu gibi aktarılması gayet iyiydi. Çeviri bu yüzden güzeldi.

Karakterlerimizin aralarındaki sinerji her zamanki gibi çok iyiydi. Birbiriyle olan diyaloglarını eğlenerek (?) okudum.



Yukarıda da bahsettiğim gibi okurken keyif alsam da beni tatmin eden bir kitap olmadı. Yazarın emeğine saygı duymak gerek. O yüzden 6 puan veriyorum.

Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

BRONZ ATLI KİTAP YORUMU



Kitap Adı: Bronz Atlı
Özgün Adı: The Bronze Horseman
Yazarı: Paullina Simons
Yayınevi: Pegasus

Vay be! O nasıl bir kitaptı öyle... Tuğla gibi kalın durduğuna bakmayın sakın. İçindeki her bir cümlenin anlamı ve değeri var. Resmen aşık oldum. Karakterlere, hikayeye ve yazarın kalemine. "Ben 822 sayfayı nasıl bitireceğim?" derken bir de baktım ki çoktaan bitmiş bile. Hatta bitmesine yakın "Keşke bir 100 sayfa daha olsaydı." demiş bile olabilirim.


Kitap kalın olmasının hakkını sonuna kadar veriyor. Tatyana karakterinin kitabın en başında 17 yaşında küçük ve masum bir kız olarak görürken son sayfalarında gördüğümüz Tatyana'nın bu küçük ve masum kızla alakasının bile olmadığına, bu süreç içinde ne kadar çok değiştiğine şahit oluyoruz. Bir karakter en fazla bu kadar değişebilirdi.

Ancak bu değişim Tatyana'nın inisiyatifine kalmış bir değişim değil. Bir zorundalık. Savaş şartları ve yaşadıkları onu bu değişime zorlamış. Eğer bu değişimi gerçekleştirmemiş olsaydı çoktan ölmüştü bile. 

Savaş şartları demişken. Yazarın öyle bir anlatımı var ki resmen o savaşı siz de karakterlerle birlikte yaşıyorsunuz. Yoksulluk, açlık, buz gibi Rusya kışı, şehirde patlayan bombalar ve daha birçok şeyi kitaptaki karakterle birlikte birlikte yaşıyorsunuz. Hatta bir ara kitabın içine dalıp "Bakın size yiyecek bir şeyler getirdim." diyesim bile oldu. Hükumet de o kadar zor bir durumda ki halkını besleyecek erzağı bile temin edemiyor. Günlük kişi başına düşen erzağın gramı günden güne düşüyor. İnsanların hayatta kalma şansları da bununla paralel olarak düşüşe geçiyor.


Bu kitapta aynı zamanda yasak aşk da var diyebiliriz. Yazar nereden ilerleyeceğini çok iyi biliyor gerçekten. Tüm bu olayların arasında aşka yer yok mu? Tabii ki de var. Aşksız olur mu? Ama şöyle kavuşamayanından olsa daha bi güzel olur sanki.

Evet kitap bir tarihi kitap ve içerisinde savaş var. Ama bu sizi korkutmasın çünkü kitaba o kadar çabuk alışacaksınız ki bu sefer normal dünyaya dönmeniz zorlaşacak. İçerisinde kesinlikle sıkıcı ögeler yok. Rahatlıkla anlayabileceğiniz basit bir dili var.


Bronz Atlı hakkında daha ne söyleyebilirim bilmiyorum. Uzun süre etkisinden çıkamayacağım dokunaklı bir kitap oldu. bu kitabı okumak için bu kadar bekletmemin sebebi ikincisi çıkana kadar okumamak istemememdi. Tüyap'ta ikincisinin çıkacağını öğrendiğimde ben de başlamaya karar verdim.



KONUSU:

Rusya'da zor şartlarda yaşayan 17 yaşındaki genç ve sevecen Tatyana'nın 7 kişilik kalabalık bir ailesi vardır. O gün dondurma almak için dışarıya çıktığında hayatını sonsuza dek değiştirecek 2 olay yaşar. Birincisi Almanya'nın Sovyetler Birliği'ne savaş açtığı ve Alman ordusunun Sovyet ordusundan kat kat güçlü oluşunu öğrenmesi. İkincisi ise otobüs durağında Alexander adında bir askerle tanışması. Bu iki olay Tatyana'yı olduğundan çoook farklı bir insan yapacaktır.

Kitabı çok severek okudum. Uzun zamandır 10 puan verdiğim bir kitap yoktu. Beni bu kadar etkileyen kitaba bu puanı vermemek haksızlık olurdu. Kitap hakkındaki düşüncelerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

İSTANBUL TÜYAP 2017 ANILARIM



Vee sonunda 9 günlük Tüyap maceram boyunca neler yaşadığımı sizlere aktarabiliyorum. Aklımda o kadaaar fazla şey var ki eminim birçoğunu bu yazıya sığdıramayacağım ve unutacağım.

İlk günden başlamak gerekirse...
Daha önce Tüyap'ta personel olarak çalışmamıştım. Birkaç kere stantın arkasına geçip satış yapmışlığım var ancak bunlar sadece birkaç saatlik şeylerdi. Asıl çalışmanın ne demek olduğunu bu fuarda dibine kadar anladım. Allahımm! O ne yorucu 9 gündü öyle! Ben hayatımda bu kadar fazla yorulduğumu hatırlamıyorum.

Tüm gün boyunca sabah 9.30'dan akşam 8'e kadar ayakta durduğunuzu düşünün. Sadece yemek yerken en fazla 15 dakika oturma hakkınız var. Onun dışında 1-2 dakika boşlukta oturabilirseniz kendinizi şanslı sayın. Bu sadece Pegasus Yayınları'nda mı böyle yoksa diğer yayınevlerinin stantları da bu kadar yorucu mu oluyor bilmiyorum. İlk günün şokunu böyle atlattıktan sonra bacaklarımı hissetmemiştim. Nihal'le her gün çıkışta o gün bacaklarımızın ne halde olduğunu tartışıyorduk :D Yorgunluğum daha yeni yeni geçiyor diyebilirim. Ama tüm bunlara rağmen yine olsa yine çalışırım. Çünkü atmosfer harika!



Bir yandan müşteri ile iletişim halinde olmak, bir yandan para üstünü hesaplayıp vermek (matematiğimin ne kadar kötü olduğunu ve dibine kadar sözelci olduğumu bu fuarda daha iyi anladım :D), diğer yandan kitabı poşetlemek falan bayağı yorucuydu.

Yoruculuğu bir kenara bırakacak olursak, yüzlerce yeni insanla tanıştım. Daha ne olsun... Daha önce konuştuğum ama yüzünü görmediğim veya daha önce hiç tanımadığım insanlarla müthiş bir bağ kurduk. Sanki birbirimizin yıllardır arkaşıymışızcasına sohbet ettik, fotoğraf çekindik. Kendimi daha önce hiç bu kadar bir yere ait hissetmemiştim. Etrafımda kitaplar ve kitap seven insanlar. Daha ne isterim ki?

Fuar boyunca bana getirdiğiniz hediyeler, çikolatalar, wafflelar... Resmen gördükçe duygulandım. "Bak sana ne getirdik." diyip çantanızdan waffle çıkarmanız, yüzlerce fotoğraf çekinmemiz, bunların hepsi tarif edilemez mutluluklardı.

Gün boyunca "Onun fiyatı 21, bunun fiyatı 25, şununkisi 28." demekten dilim damağım kurumuş olsa da yorgunluğumu mazur gördünüz.

Ve canım stant arkadaşlarım. Başta Hande abla olmak üzere hepsini çok sevdim. Ben normalde çekingen biriyimdir. Hande abla o kadar sıcak davranmasaydı herkesle kaynaşmam çok uzun sürerdi eminim. Rukiye, İlayda, Aleyna, Ahmet, Emel abla, İlhan abi. Hepsiyle fuar boyunca güzel bir iletişimimiz oldu. Her gün 12-13 saat birbirimizin yüzünü görmemizden olsa gerek :D

Arada bazı tatsız olaylar yaşamış olsak da sonunda iyi ayrıldığımız için kimseye karşı kötü bir düşünce beslemiyorum.




Vee doğum günüm... Doğum günüm Tüyap'ın olduğu hafta 10 Kasım'a yani cuma gününe denk geliyordu. Sabah daha stantlar açılmadan Sena'dan bir sürpriz geldi.




Bu küçük şirin pasta ile doğum günümü kutladı. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Derkeen saat 4 gibi bir pasta daha geldi arkadaşlarımdan. Onlarla birlikte kutladıktan sonra tam çıkacağız ortaya bir pasta daha çıktı. O da aynı stantta çalıştığım, aynı zamanda Pegasus Yayınları'nda çalışan Rukiye'den. Hem de kendi elleriyle yapmış ve dolapta saklamış. Tadı harikaydı!!

Eve geldiğimde beni bir pasta daha karşılıyordu. O da ailemden. O gün tatlı komasına gireceğim sandım sanırım.

 

Ne çok anı yaşamışım öyle. Hepsini anlatmaya kelimeler yetmez. O yüzden ben aşağıya fotoğrafları bırakayım ve kaçayım en iyisi :)

O kadaaar güzel bir 9 gündü ki umarım aynı deneyimleri tekrar yaşarım. Fuar boyunca yanıma gelen, benimle sohbet eden ve fotoğraf çekinen herkesi kocamaaan öpüyorum.


Canım adaşım Emirhan <3





Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

TÜYAP ALIŞVERİŞİM 2017


Koskoca bir 9 günlük Tüyap haftasından sonra elime bir sürü yeni kitap geçti. Daha ben kitaplığımdaki kitapları okumayı bitirememişken bu kadar daha kitabı nasıl okuyacağım inanın bilmiyorum.

Tüyap haftamı anlatan blogu yazmadan önce size aldığım kitapları göstereyim istedim. Fotoğrafta gördükleriniz hem Tüyap'tan aldıklarım, hem doğum günümde hediye edilenler, hem de yayınevlerinden gelenler.


Bildiğiniz üzere Tüyap boyunca Pegasus Yayınları'nda çalıştım ve onlarca yeni deneyim edindim. Pegasus Yayınları, fuar boyunca stant görevlisi olarak çalışan çalışanlarına istediği 7 kitabı hediye ediyordu. Ben de en merak ettiğim 7 tane Pegasus'u aldım.

İlk olarak Genç Elitleri'i feci şekilde beğenmemden dolayı serinin ikinci ve üçüncü kitapları olan Gül Cemiyeti ve Gece Yıldızı'nı aldım. Son kitap zaten Tüyap'ın ilk günü çıkmıştı.

Üçüncü olarak şu sıralar okuduğum Bronz Atlı'nın ikinci kitabı olan Tatyana Ve Alexander'ı aldım. Bronz Atlı'nın bitmesine çok az kaldı ve biter bitmez devamında ne olduğunu merak edeceğimden bu kitabı almazsam olmazdı. Tatyana Ve Alexander da Tüyap'ın ilk günü çıktı.

Dördüncü olaraksa Travma'yı seçtim. Daha önce Wulf Dorn okumamıştım ve bu Tüyap'ta yazarın yeni kitabı çıkınca bi merak ettim. Evet evet doğru okudunuz Travma da Tüyap'ın ilk günü çıktı :)

Magonya ise seçtiğim 5. kitap oldu. Aslında yeni çıkan seri kitaplardan almayacaktım ama 2 serilik bir kitap olduğunu öğrenince aldım. Seriler yeni çıktığında alıp okumayı sevmiyorum. Çünkü devamı çok geç çıkıyor ve ben o zamana kadar okuduğum ilk kitabı okumuş oluyorum. Umarım Magonya'yı hatırlar olurum. Bu arada Magonya da bu fuarda çıktı :D



6. seçtiğim kitap Bin Parça Sonsuzluk oldu. Kitabın seri olmadığını öğrendiğim gibi üzerine atladım. Kapağının mükemmel oluşu da buna etken tabi. Bin Parça Sonsuzluk da bu fuarın yenilerinden.

Pegasus Yayınları'ndan seçtiğim 7. ve son kitap ise Bülbül oldu. Bu kitabı biraz da alacak kitap bulamadığım için seçtim. Arka kapak yazısını okuyunca ise almaya karar kıldım. Kalın oluşu beni biraz korkutsa da okuduğumda çok seveceğimi biliyorum.

Gel gelelim doğum günü hediyelerime... Instagram'da @tardisayraclikiz olarak tanıdığınız Elif, Gözlerindeki Canavarın son kitabı olan Sırtımızdaki Hedef'i hediye etti. Sanırım 2,5-3 yıldır falan bu kitabın çevrilmesini bekliyordum ve sonunda ellerimdee!!!

Yine Instagram'dan @okuyan.muallime olarak tanıdığınız Nihal, "Sen hiç Harry Potter okumamışsın bir yerden başlaman lazım." diyerek Harry Potter'ın birinci kitabını hediye etti.

Instagram'dan bildiğiniz @sonkahvebukucu ise Josh Malerman'ın yeni kitabı Kırmızı Piyano'yu hediye etti. Bu kitabı yakın zamanda birlikte okuyacağız sanırım.

Doğum günümde gelen diğer hediyeler için de buradan herkese teşekkür edeyim o zaman. Bir çikolata alıp "Doğum günün kutlu olsuuun" diyenler dahi ne kadar mutlu etti beni anlatamam.



Bunların dışında kalan Düşler Ülkesi, Öldüm Çık, Seni İlk Gördüğüm Zaman, Ve Bir Americano, Tarihi Hoşçakal Lokantası, Yarım Ay yayınevlerinden Tüyap haftasında elime ulaşan kitaplar.

Hah bir de Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Gençlik Ve Edebiyat Hatıraları kitabını uzun zamandır merak ediyordum ve fuardaki indirimi fırsat bilip İletişim Yayınları'ndan satın aldım.

Yeni kitaplarım bu kadardı. Tüyap'ta doğru dürüst alışveriş yaptığım söylenemez. Aşırı aşırı merak ettiğim bir kitap yoktu. Ayrıca kitaplığımda okunmayı bekleyen onlarca kitap varken yeni kitaplar satın almak istemedim. Yakın zamanda bu yeni kitapların yorumları ile görüşmek üzere. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumeymyblog 'dan takip etmeyi unutmayın :)
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

Hakkımda

Selam, ben Emirhan! Blogumla tanıştın mı? Burası benim kitap eleştirileri, dizi/film önerileri yaptığım, yeri geldiğinde ise bazı konularda fikirlerimi sunduğum bir blog. Bloguma göz atmaya hazır mısın?

Blogu Takip Et (Yeni)

Blogumda Ara

Instagram Hesabım

Etiketler

Haveyoumetmyblog

Translate

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *