.

YOBAZ KİTAP YORUMU



Kitap Adı: Yobaz
Özgün Adı: The Loney
Yazarı: Andrew Micheal Hurley
Yayınevi: Pegasus


Mistik bir havaya sahipti. Bu soğuk kasvetli kış havalarında çok güzel okunuyor bu tarz kitaplar.

Yazarın çok güçlü bir anlatımı vardı. Dili sert ve bir nebze karışıktı. Olaylar 1970'li yıllarda geçiyordu ve yazarımız o yıllardan öncesinde yaşanan bazı anıları da araya serpiştirmişti. Ancak iki zaman arasında fark edilebilir büyük bir nokta olmadığından fazlasıyla karıştırdım.

Konu mükemmel seçilmiş. Paskalya için gidilen ürpertici bir kasaba, yıllardır kullanılmamış gizemli bir ev ve konuşamayan bir çocuk. Tüm bunlar ile dini ögeler birleştiğinde, işin içine bir de Peder ve İncil girdiğinde ortaya mükemmel bir konu çıkıyor.
Ancak bana sorarsanız yazarımızın bu mükemmel konuyu çok da iyi işlediğini söyleyemeyeceğim. Gerilim daha üst düzeyde olabilirdi. Tüylerimin ürpermesini isterdim.

Çok fazla etkilenmememin en büyük nedeni olarak şunu görüyorum: Kitap Türk kültürü açısından bakıldığında anlaşılması çok zor. İçerisinde Hıristiyanlık'a ait birçok öge var. Pederler, Papazlar, Paskalya, İncil, kilise, ayin gibi. O kültürün içerisinde yaşasaydım belki daha çok etkilenebilirdim. 

Ancak işin içinde bilmediğim bir kültür olduğu için kitaba odaklanamadım. Yurtdışında belki de çok sevilen bir kitaptır, bilemiyorum.

Kitaptaki betimlemeler oldukça yerindeydi. Ne hayal edilemeyecek kadar az, ne de sizi boğacak kadar fazla olan türden değildi.


KONUSU:

Smith ailesi her yıl Paskalya'da olduğu gibi o yıl da Peder ve birkaç kişi ile birlikte Loney kasabasına gitmeye karar verir. Bu ibadetin en büyük amaçlarından biri, Smith ailesinin en küçük oğlu Hanny'nin konuşamama hastalığını Tanrı'dan şifa dileyerek iyileştirmektir. Ancak o yıl diğer yıllardan çok farklı olacaktır. Onları kasabada istemeyen birtakım kişiler ve kaldıkları eski evde bulunan yeni, gizli bir oda...

Kitap hakkındaki düşüncelerim bu kadardı. Kitap benden 10 üzerinden 6 puan aldı.

Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap yorumuna ulaşmak için beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip edebilirsiniz.
Illuminae kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Uyanış kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

BENİMLE KAL KİTAP YORUMU



Kitap Adı: Benimle Kal
Özgün Adı: Falling Into Place
Yazarı: Amy Zhang
Yayınevi: Pegasus

İntihar temalı kitaplar oldum olası beni çok etkilemiştir. "Bir insanı intihara sürükleyecek geçerli bir neden var mıdır?" diye düşündüm kendi kendime. Bence daima yaşam için bir umut vardır. Her ne kadar intihar yanlış bir yol olsa da kimileri bunu bir çözüm yolu olarak görüyor. Her 40 saniyede bir insan intihar ederek hayatını kaybediyor. Her 3 saniyede bir ise intihar girişiminde bulunuluyor. (Dünya Sağlık Örgütü verileri)

Peki bunun neden kaynaklandığını sorguladık mı? İntiharın neden tüm dünyada ilk ölüm nedeni olarak sayıldığını araştırdık mı? Fikrimce intiharın başlıca sebeplerinden biri zorbalık. Her ne kadar dünyada bunun için faaliyetler, etkinlikler düzenlense de insanlar zorbalık yaparak kendi açıklarını kapatmak istiyor. Birinin intiharının sebebinin kendiniz olduğunu bilseniz ne hissederdiniz?


Başkarakterimiz Liz, intiharı kafasına koymuş biri. Geri dönmeye hiç niyeti yok. Onun yaşantısını okumak bana bir nebzede olsa acı verdi.

Yazarımız kitapta olayları ön planda tutmayı tercih etmiş ve karakterler biraz arka planda kalmış. Sadece başkarakter Liz hakkında çok fazla şey öğrenebiliyoruz. Yan karakterler ise Liz'in çevresinde bulunan her gün gördüğü sınıf arkadaşları, öğretmenleri, ailesi.


Kitabın en garip yönlerinden biri, birinci tekil şahıs ağzından anlatılması ancak birinci tekil şahısın asla kendisinden bahsetmemesi ve gizemini korumasıydı. Kitabın sonuna kadar kitabı kimin gözünden okuduğumuzu öğrenemiyoruz. Bu kişi Liz'in her daim yanında olan bir kişi ancak adı bir kez bile geçmiyor. En sonunda ise olayları anlatanın aslında kim olduğu ortaya çıkıyor.

Benimle Kal fazlasıyla akıcı bir kitaptı. Elinize aldığınızda bir günde bitirebileceğiniz çerezlik türlerdendi. Eğer okumaya başladığınızda bir beklentiniz yok ise beğeneceğinizi düşünüyorum. Ancak "Bu kitaba bayılacağım!" diye okumaya başlarsanız büyük bir hayal kırıklığına uğrayacağınızın da altını çizerim. Çünkü bu kitap durağan ilerliyor. İçerisinde çok fazla olay yok. O yüzden beklentisiz bir şekilde başlarsanız seversiniz.

Kitabın eksik yönlerinden bir diğeri ise, olay örgüsünün karışık olmasıydı. Yani bir bölümde Liz'in kaza yapmadan 2 gün öncesinden bahsedilirken, diğer bölümde kaza yapmadan 50 dakika öncesi, bir diğer bölümde ise kaza yaptıktan sonraki olaylardan bahsediliyordu. Bu bir akışa konulsaydı eğer daha iyi olabilirdi. Ancak olayları takip edemem diye düşünmeyin çünkü çok fazla düşünmenizi ve bir şeyleri birleştirmenizi gerektirecek bir yazım tarzı yok. Oldukça akıcı.


KONUSU:

Lise öğrencisi olan Liz yaşadıklarından sonra intihar etme kararı alır. Her şey hazırdır. Tek yapması gereken planladığı gibi arkasında onun intihar ettiğini belli eden hiçbir iz bırakmadan belirlediği yolda arabası ile kaza yapmaktır. Her şey yolunda gider ve Liz kaza yapar. Meridian Lisesi'nin en popüler kızlarından biri olan Liz Emerson'un küçüklüğünden bu yana neler yaşadığını ve hangi nedenlerin onu intihara sürüklediğini okuyoruz.

Açıkçası Liz'in hayatını okumak bana keyif verdi. Umarım siz de benim gibi bu kitabı seversiniz. Kitaba puanım 7.

Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog'dan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Illuminae kitap yorumunu okumak için BURAYA Tıklayabilirsiniz.
Seni Ben Uydurdum kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

GÜL CEMİYETİ KİTAP YORUMU


Kitap Adı: Gül Cemiyeti
Özgün adı: The Rore Society
Yazarı: Marie Lu
Yayınevi: Pegasus

Genç Elitler serisinin ikinci kitabı Gül Cemiyeti'ni okurken Marie Lu'nun kaleminin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha anımsamış oldum. Güçlü olmasının yanı sıra zor değil, anlaşılır bir dile sahip olması yine benden artı bir puan kazandırdı. Seviyorum bu yazarı!

Ancak bu kitap beni hasta etti desem yeridir. Başkarakter Adelina'dan tabiri caizse tiksindim. İlk kitapta sevdiğim bir karakterdi ancak ikinci kitapta bambaşka birine dönüşmüştü. Hırs gözünü bürümüştü. Bir ara tahammül edemedim. İlk kitapta gayet masum ve yardıma muhtaç biriyken ikinci kitapta birden gücünün esiri olan ve menfaatçi birine dönüşmesi beni fazlasıyla şaşırttı açıkçası. Üçüncü kitapta bu karakterin nereye gideceği konusunda hiçbir fikrim yok. Karakter hakkında söyleyeceğim son şey, bu kitapta asla onun arkasında olmadığım ve kararlarına saygı duymadığımdır.



Her serinin orta kitabında olduğu gibi Gül Cemiyeti'nde de bir durağanlık söz konusuydu. Son 150 sayfaya kadar bu şekilde ilerliyordu. Ancak son 50 sayfada ne olduysa oldu ve gönlümü kazanmayı başardı. Müthiş bir heyecanla bitti. 3. kitabı çok fazla merak ediyorum.

Yazar gerçekten okuyucuyu nasıl yakalayacağını çok iyi biliyor. Konusuna bayıldığım bir seri. Efsane serisinden farklı olarak bu kitapta fantastik ögeler fazlasıyla baş gösteriyordu. Karakterlere bahşedilmiş güçlere hayran kaldım. Bir ara ben de Genç Elit olmak istiyorum diye düşündüm hatta :D Ta ki o sonu okuyana kadar. "Yok ya Genç Elit olmasam da olurmuş." dedim.


Kitabı ilk kitap olan Genç Elitler ile kıyaslayacak olursam tansiyonu daha düşük bir kitaptı. Dediğim gibi bunun serinin orta kitabı olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.

Kitabı sevdim. Sevmedim değil. Ancak Genç Elitler kadar keyif almadım. Ancak biliyorum ki yazar bizi serinin son kitabında öyle bir karşılayacak ki nutkumuz tutulacak. O yüzden son kitabı okumak için sabırsızlanıyorum.

Gül Cemiyeti benden 7 puan aldı.

Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Genç Elitler kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Seni Ben Uydurdum kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
  •  
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

KIRMIZI PİYANO KİTAP YORUMU



Kitap Adı: Kırmızı Piyano
Özgün Adı: Black Mad Wheel
Yazarı: Josh Malerman
Yayınevi: İthaki


Kusurlu mükemmeldi. Mükemmel olduğu kadar kusurları vardı. Bu yazar gerilimin kralı olabilir. Okuduğum üç kitabında olduğu gibi Kırmızı Piyano'da da gerim gerim gerildim. Her şey o kadar iyi tasvir edilmişti ki gözünüzün önünde rahatlıkla canlandırabildim. Gündüz vakti ilk 100 sayfasını okuduğumda pek de etkilendiğim söylenemezdi. Ancak gece okumaya başladığımda tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Özellikle ışıklar kapalıyken telefonunuzun flaşıyla bu kitabı okuyorsanız beklediğinizden çok daha fazla gerileceksiniz eminim.

Karakterler her ne kadar iyi oluşturulamamış olsa da yine de idare ederdi. Bu kitapta karakterlerden daha çok olaylar ön plandaydı. O yüzden hiçbir karakter hakkında yorum yapamayacağım. Baş karakter de yan karakter de aynı konumdaydı benim için.


Kitabın konusunu yazar Kafes'te olduğu gibi yine mükemmel seçmiş. Kafes kitabındaki karakterlerimiz ne olduğu bilinemeyen gördükleri şey yüzünden öldükleri için gözleri bağlı dolaşıyordu. Kırmızı Piyano'da ise karakterlerin duydukları ses onlara işkence ediyordu. Ancak Kırmızı Piyano ne yazık ki Kafes'in üstüne çıkamadı. Kafes kadar mükemmel olabilmesi için birkaç fırın ekmek daha yemesi gerek sanırım. Yazarın okuduğum bir diğer kitabı Gölün Dibindeki Ev ise tam bir fiyaskoydu. Ondan bahsetmek istemiyorum bile. Bir sıralama yapmam gerekirse, en çok beğendiğimden en az beğendiğime doğru: Kafes-Kırmızı Piyano-Gölün Dibindeki Ev.

Kitabın dili gayet basit olmasına rağmen alışmam biraz zor oldu. Kitap beni bir süre içine çekemedi. O sürükleyiciliği yakalayamadım. Derkeeen bir de baktım ki gerilmeye ve korkmaya başlamışım.


Genel itibari ile güzel bir kitaptı. Tansiyonu yüksek bir kitap olduğu söylenemez ama her şeye rağmen güzeldi. En yukarıda yazarın gerilimin kralı olduğunu söylemiştim. Bu arada kraliçesi de Jennifer McMahon :D

Bu arada yazar diğer kitaplarından farklı olarak olayı farklı bir zaman diliminde ele almış. Yanlış hatırlamıyorsam olay 1900'lü yılların sonunda geçiyordu.


KONUSU:

The Danes isimli müzik grubunun bir sonraki parçaları için yoğun bir çalışma döneminde olduğu sırada Amerikan ordusundan bir general onlara hiç beklenmedik bir teklifle gelmişti. Generalin söylediğine göre Afrika'da bulunan bir çölde nükleer silahları bile alt edecek kaynağı bilinmeyen bir ses bulunmuştu. The Danes üyelerinden istedikleri şey ise Afrika'nın çöl kumları arasına gidip o sesin kaynağının ne olduğunun bulunmasıydı. Hiç beklenmedik bir yolculukla yolları Afrika'ya düşen grubun üyeleri ne gibi bir işe bulaştıklarından haberdar değildi.

Kitaba puanım 7

Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Illuminae kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Seni Ben Uydurdum kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

TATYANA VE ALEXANDER KİTAP YORUMU


Kitap Adı: Tatyana Ve Alexander
Özgün Adı: Tatyana And Alexander
Yazarı: Paullina Simons
Yayınevi: Pegasus


Resmen yüreğim parçalandı! O nasıl bir dramdır öyle? Dramın arşa çıkmış hali. Eğer duygusal biriyseniz kitabın sayfalarını çevirirken gözleriniz dolu dolu olacaktır.

Tatyana Ve Alexander çok farklı bir biçimde başladı. İlk kitaptan farklı olarak Alexander'ın çocukluğundan yetişkinliğine kadar geçen süreden kesitler okuduk. Bu sayede ana karakteri daha derinden tanıdığımızı düşünüyorum. Ancak bunun dozu biraz daha az olsaydı eminim daha güzel olurdu. Çünkü Bronz Atlı öyle bir sonla bitti ki ikinci kitaba başlarken olayların devamını okumak istedim, Alexander'ın büyüme sürecini değil. "Sabrın sonu selamettir." diyerek okumaya devam ettim. Gerçekten de selametmiş.

Olaylar alevlenmeye başladığında kitabı elimden bırakamadım. 652 sayfalık kalın kitabı 3 gün boyunca yanımda taşıdım. Sürükleyiciydi. Hem de fazlasıyla. Ben kitabın sonunu yavaş yavaş tahmin etmeye çalışsam da yazar olayı çok farklı bir yönden yakaladı ve devam ettirdi.

Karakterlerin çektiği acıları sayfaların arasında ben de yaşadım. Eğer yazarı görseydim ona soracak tek bir sorum olurdu "Bu karakterlere neden bu kadar eziyet ettirdin?". Savaş zamanı insanların neler yaşadığını bir kez daha anladım. Hayatta kalmanın, yiyecek ekmek bulmanın, sıcak kuru bir yuvada yaşamanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu bir kez daha anladım.

Kitaba giren yeni karakterler vardı. Başta Vikki olmak üzere hepsine çabucak ısındım ve sevdim. Tatyana ve Alexander'a ise bir kez daha gıpta ettim. Bu sefer Tatyana'nın kararlarının arkasındaydım. İlk kitabın aksine çok doğru kararlar verdiğini düşünüyorum.

Kitabı bitirdiğimde büyük bir boşluğa düşeceğimi biliyordum ve öyle de oldu. Bir süre hiçbir şey okumak istemedim. Bunun üstüne çıkabilecek kitap düşünmüyordum derken ertesi gün başka bir kitaba başladım :)



Şunu da itiraf etmeliyim ki ikinci kitap ilkine göre 1-2 tık aşağıdaydı. Mükemmel miydi? Evet. Ama Bronz Atlı'nın ikinci kitaptan daha iyi olduğunu düşünüyorum. Serinin orta kitabına göre yine de çok iyiydi.

Ve tabi ki yazar yine kitabı öyle bir sonla bitirdi ki... Devamını nasıl merak ediyorum anlatamam. Bir an önce çevrilmesini istiyorum!



Anlattığım gibi yürek dağlayan mükemmel bir kitaptı. Bu seri favori serilerim arasında çoktan yerini aldı bile. Kesinlikle önerimdir. Tüyap'ta o kadar fazla kişiye önerdim ki şimdi tek tek geri dönüşleri alıyorum ve ne kadar bayıldıklarını dile getiriyorlar.

Kitaba puanım 9

Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Bronz Atlı kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmek BURAYA için tıklayabilirsiniz.
  •  
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

ILLUMINAE'Yİ OKUMADAN ÖNCE BİLMENİZ GEREKENLER


Illuminae'yi yorumlarken kitabın ilk 300 sayfasında anlamakta ne kadar zorlandığımdan bahsetmiştim. Eğer Illuminae'yi okumadan önce bu yazıyı okuyorsanız benim kadar değil,
daha az zorlanacağınızı düşünüyorum. Kitabı kavramak oldukça zor. O yüzden bu yazı şu anda size yardımcı olmak için yazılıyor. Bir nevi Illuminae okuma rehberi de diyebiliriz :) Bu arada yazıda spoilerın kırıntısı bile yoktur, belirtmek isterim. O zaman başlayalım... 

1) Kitapta sıklıkla adı geçen AIDAN bir insan değil. Bunu 200. sayfalarda fark etmiş olmam beni bir miktar üzdü. AIDAN bir yapay zeka. Kitap boyunca AIDAN'ın konuştuğunu duyuyoruz. Ama AIDAN aslında Alexander-78W yani uzay gemisinin ta kendisi. Geminin her türlü işleyişine yardımcı olan bir sistem. Konuşuyor ancak bir bedeni yok. Uzay gemisi aslında onun bedeni. Gemide bulunan kameralar sayesinde etrafta olan bitenleri görebiliyor.



2) Illuminae normal bir roman değil. O yüzden bir anlatıcısı da yok. Sadece dosyalardan oluşuyor ve siz de o dosyaları okuyorsunuz. Bazı bölümlerde kahraman bakış açısı veya gözlemci bakış açısı kullanılmış. Ama onlar da dosyanın içerisinde yer alan bazı belgeler. Şimdi size dosyanın içerisinde yer alan belge türlerinden bahsedeceğim. İşte en önemli kısım da bu.



3) Kitabın içerinde farklı tasarımlara ait belgeler var. Yani aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz 'Giriş Yasaktır' yazan siyah sayfalı bölümler Kady'nin günlüğü olarak ele alınmış. Kitap boyunca 7-8 kere falan bu bölümlerle karşılaşacaksınız. Bu kuru kafayı ve bu yazıyı gördüğünüz an Kady'nin günlüğünü okuyorsunuzdur. 3. günlüğe geçtiğimde falan anlamıştım bunu ne yazık ki.



4) Siyah sayfalarda büyük harflerle ve ortalanarak yazılan sayfalar (Aşağıdaki fotoğrafta görünen sayfa) AIDAN yani yapay zekanın gözünden aktarılan bölümler. Bahsettiğim gibi AIDAN'ın gemi içerisinde kameraları var ve onlar göz görevi görüyor. Bu bölümlerde AIDAN'ın gözlerinden görünen olayı ve onun hislerini okuyoruz.



5) Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz tarzdaki sayfalar bir mailin çıktısı. Zaten sol tarafta gelen kutusu işareti de gösterilmiş. Bu bölümlerde Ezra ve Kady'nin mailleşmelerini okuyoruz.



6) Biliyorum kafa karıştırıcı ilerliyorum ama bir de bunları kitabı okurken çözmeye çalıştığınızı düşünsenize. Gelelim 6. bilgiye. Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz sayfada bir kamera işareti var. Bu kamera işareti ile başlayan bölümler kamera kayıtlarının yazıya aktarılmış hali. Yani bir nevi kamera kayıtlarını okuyorsunuz.



7) Aşağıda gördüğünüz fotoğraftaki gibi bu tarz ikili konuşmaların olduğu bölümler uzay gemisinin kendine ait bir sisteminden alınan konuşmalar. Yani diğer gemiler ile veya gemi içerisindeki kişiler ile bu sistem sayesinde iletişim kuruluyor. Yine bu bölümlerde de Ezra ve Kady'nin konuşmalarını okuyoruz.



8) Aşağıda görünen fotoğraftaki gibi kulaklık takmış adam işaretinin olduğu bölümler gemiler arası sesli konuşmaların olduğu bölümler. Yani geminin yetkilileri bu bölümlerde iletişim içerisinde oluyor.



9) Aşağıdaki fotoğraftaki gibi ses kaydı işaretinin olduğu sayfalar ses kayıtlarının yazıya dökülmüş hali. Yani gemide kaydedilmiş ses kayıtlarını okuyor olacaksınız.



10) Bazı bölümlerin başında "Brifing Notu" diye bir küçük kutu göreceksiniz. Bu kutularda dosyayı açıklayıcı bazı bilgiler yer alıyor. Bu notları okuyun ki dosyaları okurken ne okuduğunuzu daha rahat anlayabilesiniz. 



Kitap içerisinde farklı tarzda bir sürü dosya daha var. Ben sadece en önemlileri ve en sık kullanılanları seçerek açıklamaya çalıştım. Biraz zor bir yazı oldu. Ödeve benzedi. Sanki kitabı okumadan önce bunları ezberlemeliymişsiniz gibi :D Ben eğer kitabı okumadan önce bunları bilseydim eminim anlamakta bu kadar zorluk çekmezdim. İnanın 300. sayfaya gelene kadar bu sayfaların ne anlama geldiğini zar zor anlayabildim. Umarım açıklayıcı bir yazı olmuştur. Başka yazılarda görüşmek üzere :)

Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Illuminae kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Illuminae için hazırladığım videoyu izlemek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Beni Instagram hesabım olan @Haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

ILLUMINAE KİTAP YORUMU


Kitap Adı: Illuminae Gizli Dosyaları
Orijinal Adı: The Illuminae Files
Yazarları: Amie Kaufman & Jay Kristoff
Yayınevi: Pegasus

Veee yıllardır beklediğimiz bir kitabın yorumu ile buradayım. Ne tanıtımlar yapıldı, ne yorumlar okuduk, tasarımı ile ilgili ne fotoğraflar gördük. Çıkana kadar hepimiz büyük bir  meraktaydık. Kitabı 3 gün içerisinde bitirdim. Aslında içerisindeki çizimler kitabı daha kısa kılıyor ama her bir detaya dikkat ederek yavaş yavaş okumak istedim. Gözden kaçırdığım bir şeyler olsun istemedim. Haydi o zaman yoruma geçelim...

Konusu zekice düşünülmüş, merak uyandırıcıydı. 2 yazarın birlikte kitap yazmasından pek hoşlanmam ancak bu kitap tek başına yardım alınmadan yazılacak türden değildi. İçerisinde derinlemesine bilgi gerektiren birçok nokta vardı. Bu noktalar baştan itibaren bana zorlayıcı gelse de kitabın gidişatını anlayınca ilerlemekte zorlanmadım.



Açıkçası başladığım 200 sayfa boyunca "Ben ne okuyorum acaba?" diye düşündüm. İlk 20-30 sayfayı okuduğumda her şey gayet net ve anlaşılırdı. Daha sonra karşıma anlayamadığım yazışmalar, terimler ve karakterler çıktı. 200. sayfayı geçene kadar anlamakta fazlasıyla güçlük çektim. 200. sayfadan sonra bazı taşlar yerine oturmaya başladı ama yine de her şey net değildi. Kitabı 300. sayfadan sonra kavramaya başladım. Ama "Ben 300. sayfaya gelene kadar sıkılırım." diye düşünmeyin çünkü içerisinde birçok çizim barındırıyor. Normal kitaba indirgendiğinde 100-150 sayfa okuduğunuzu düşünün. 300. sayfadan sonra kendimi kitaba ancak verebildim ve olayların bir ucundan tutmaya başladım. Illuminae'yi 2. kere okusam bu sefer her şeyi daha net anlarım diye düşünüyorum.

350. sayfadan sonra olaylar artmaya başladı ve kitabı anlamaya başlamanın sevinciyle elimden bırakamadım. Bir yandan eski sayfalara dönüyor, diğer yandan okumaya devam ediyordum. Karakterleri sevmeye hatta esprilerine gülmeye başladım. Başkarakterlerimizin aralarında geçen konuşmalar kesinlikle favorimdi.

Kady ve Ezra karakterlerini sevdim. Her ikisi de yaşlarına rağmen olgun, espritüel ve güçlü karakterlerdi. Özellikle kız karakterimiz Kady 'Korkusuz' kelimesinin sözlükteki karşılığıydı. Kitapta birden çok karakter var. Hepsi kafa karıştırıcı olsa da kitapta çok önemli bir konumları yok. Okurken dikkat etmeniz gereken 4 veya 5 karakter var o kadar.

Kitabın akıcılığında hiçbir sorun yoktu. Sadece anlamaya ve olayları kavramaya başlayana kadar birazcık bekleyin. Sonrasında akıp gidecek. Puntolarının büyük olması ve içerisindeki çizimler kitabın kalın görünmesine neden olsa da korkulacak kadar uzun bir kitap değil.

Son 200 sayfası ise heyecan dolu. "Bir an önce bitirsem de sonunda ne olacak öğrensem." diye diye okudum. Kitabı merak etmemin en büyük etkenlerinden birisi ise kapağında yer alan Efsane serisinin yazarı Marie Lu'nun yorumu.

"Sıkı tutunun. Hayal dünyanızda asla dönmek istemeyeceğiniz bir yolculuğa çıkacaksınız." - Marie Lu, Efsane üçlemesinin yazarı



Gerçekten de hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir kitaptı. Okurken ben bu kadar zorlandıysam yazarlar yazarken ne kadar zorlanmıştır tahmin edemiyorum.

Bir de size önerim şu ki yaşı çok küçük olanlar bu kitap size göre değil. Okumak için en azından 15 yaşına gelmeyi bekleyin. İçerisinde cinsellik barındırmıyor ama ağır bir kitap. İleride okursanız daha iyi anlarsınız eminim. Kitabın içeriği hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Geçelim tasarımına...



Kitabın tasarımı, kapağı, iç cildi, içerisindeki çizimler, yazışmalar, kamera kayıtları tek kelime ile MÜ-KEM-MEL. Hayran kaldım. Emek gerektiren bir iş. Dosya şeklinde olmasaydı onu diğer kitaplardan ayıran bir özelliği kalmazdı. Her bir noktası mükemmel.

Konusuna geçmeden önce bu yazıdan sonra "Illuminae'yi okumadan önce bilmeniz gerekenler" isimli bir yazı yazacağım. Eğer kitaba başlamadan önce o yazıyı okursanız benim gibi 300 sayfaya gelene kadar bir şeyleri anlamayı beklemenize gerek kalmaz. Kitaba daha rahat odaklanabilirsiniz. Yazıyı bitirdikten sonra linkini aşağıya bırakacağım.

Yazıya gitmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Illuminae için hazırladığım videoyu izlemek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Beni Instagram hesabım olan @Haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
İstasyon On Bir Kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Seni Ben Uydurdum kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Bir Parça Sonsuzluk kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.



KONUSU:

Kady, erkek arkadaşı Ezra'yı terk etmeden önce üzerinde yaşadıkları Karenza gezegeninin iki büyük şirketten biri olan Lincoln tarafından istila edileceğini bilmiyordu. Karenza'nın yok olmasıyla birlikte galaksilerarası bir savaş başlamış oldu. Karenza'da yaşayan insanların çoğu öldü. Kalanlar ise 3 farklı savaş gemisine binerek kurtulmayı başardı. Kady, Hypatia isimli gemiye, Ezra ise Alexander-78V isimli gemiye binerek kurtuldu. Ancak Lincoln, Alexander-78V gemisini hedef alarak yok etmeye çalışıyordu. Aynı zamanda gemiye bir salgın hastalık yayan Lincoln işleri daha zorlu kıldı. Birbirinden ayrı kalan Kady ve Ezra'nın tek amacı ise hayatta kalıp birbirlerine kavuşmaktı.

Kaplumbağa Kabuğundan Dünya kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Tut Ki Seni Seviyorum kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Replika kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.

Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

SIRTIMIZDAKİ HEDEF KİTAP YORUMU


Kitap Adı: Sırtımızdaki Hedef
Özgün Adı: Target On Our Backs
Yazarı: J. M. Darhower
Yayınevi: Yabancı


Olmamış. Bu kitap, bu güzelim seriye yakışmamış. 2,5 sene bu kitabın çevrilmesini deliler gibi beklemişken beklentilerimin altında kalması hiç de iyi olmadı. Ama yine de boşuna beklemiş gibi hissetmiyorum. Çünkü yıllar sonra hayranlıkla okuduğum Ignazio ve Karissa karakterleri ile buluşmak her şeye rağmen mükemmeldi. Onlar kendilerinden hiçbir şey kaybetmemişler ama yazarımız için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. İlk ve ikinci kitabın yüksek temposunu bu kitapta ne yazık ki göremedim.


Sürekli bir olay çıkmasını bekledim. Ara sıra çıktı ama bu beni tatmin etmedi. Son 80 sayfada ne olduysa oldu. Benim için kitabı kurtaran kısım o 80 sayfaydı. O da olmasaydı ne düşünürdüm tahmin bile edemiyorum.

Dediğim gibi Sırtımızdaki Hedef, benim için o 80 sayfadan ibaretti. Ondan öncesinde karakterlerimizi okumak tabi ki hoşuma gitti ancak çok fazla eksik nokta vardı. Kitap içerisinde çok fazla yazım yanlışı, harf hatası gibi bozukluklar vardı. Okurken dikkatimin dağılmasının en büyük nedenlerinden biri de buydu. Bunun için tabi ki kitaptan puan kırmayacağım çünkü yazarın bu konuyla alakası yok. Umarım yayınevi 2. baskıda tüm bu hataları düzeltir.

Bu kitapta ilk iki kitaba göre aşk daha arka planlardaydı. Karissa ve Ignazio'nun hikayesinin yerini sanki bir mafya çetesi almıştı. Kitap boyunca isimleri geçen bu mafyaların ve yarattıkları sansasyonların karakterlerimizin önüne geçmesini istemezdim.

İlk iki kitapta olduğu gibi Sırtımızdaki Hedef'te de cinsel sahneler vardı. Ancak diğer kitaplara nazaran daha azdı diyebilirim. Eğer 18 yaşından küçükseniz bu seriyi okumanızı önermem. Yine de ilk iki kitabın mükemmel olmasından dolayı kesinlikle kaçırılmayacak bir seri. Son kitabı göz ardı ettiğimizde eminim çok beğeneceksiniz.




Yazarın dili yine mükemmeldi! İçerisinde altı çizilesi sözler fazlasıyla boldu. Yazarın kendine has bir anlatım tarzı var. Çeviride ise bu tarzın olduğu gibi aktarılması gayet iyiydi. Çeviri bu yüzden güzeldi.

Karakterlerimizin aralarındaki sinerji her zamanki gibi çok iyiydi. Birbiriyle olan diyaloglarını eğlenerek (?) okudum.



Yukarıda da bahsettiğim gibi okurken keyif alsam da beni tatmin eden bir kitap olmadı. Yazarın emeğine saygı duymak gerek. O yüzden 6 puan veriyorum.

Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

BRONZ ATLI KİTAP YORUMU



Kitap Adı: Bronz Atlı
Özgün Adı: The Bronze Horseman
Yazarı: Paullina Simons
Yayınevi: Pegasus

Vay be! O nasıl bir kitaptı öyle... Tuğla gibi kalın durduğuna bakmayın sakın. İçindeki her bir cümlenin anlamı ve değeri var. Resmen aşık oldum. Karakterlere, hikayeye ve yazarın kalemine. "Ben 822 sayfayı nasıl bitireceğim?" derken bir de baktım ki çoktaan bitmiş bile. Hatta bitmesine yakın "Keşke bir 100 sayfa daha olsaydı." demiş bile olabilirim.


Kitap kalın olmasının hakkını sonuna kadar veriyor. Tatyana karakterinin kitabın en başında 17 yaşında küçük ve masum bir kız olarak görürken son sayfalarında gördüğümüz Tatyana'nın bu küçük ve masum kızla alakasının bile olmadığına, bu süreç içinde ne kadar çok değiştiğine şahit oluyoruz. Bir karakter en fazla bu kadar değişebilirdi.

Ancak bu değişim Tatyana'nın inisiyatifine kalmış bir değişim değil. Bir zorundalık. Savaş şartları ve yaşadıkları onu bu değişime zorlamış. Eğer bu değişimi gerçekleştirmemiş olsaydı çoktan ölmüştü bile. 

Savaş şartları demişken. Yazarın öyle bir anlatımı var ki resmen o savaşı siz de karakterlerle birlikte yaşıyorsunuz. Yoksulluk, açlık, buz gibi Rusya kışı, şehirde patlayan bombalar ve daha birçok şeyi kitaptaki karakterle birlikte birlikte yaşıyorsunuz. Hatta bir ara kitabın içine dalıp "Bakın size yiyecek bir şeyler getirdim." diyesim bile oldu. Hükumet de o kadar zor bir durumda ki halkını besleyecek erzağı bile temin edemiyor. Günlük kişi başına düşen erzağın gramı günden güne düşüyor. İnsanların hayatta kalma şansları da bununla paralel olarak düşüşe geçiyor.


Bu kitapta aynı zamanda yasak aşk da var diyebiliriz. Yazar nereden ilerleyeceğini çok iyi biliyor gerçekten. Tüm bu olayların arasında aşka yer yok mu? Tabii ki de var. Aşksız olur mu? Ama şöyle kavuşamayanından olsa daha bi güzel olur sanki.

Evet kitap bir tarihi kitap ve içerisinde savaş var. Ama bu sizi korkutmasın çünkü kitaba o kadar çabuk alışacaksınız ki bu sefer normal dünyaya dönmeniz zorlaşacak. İçerisinde kesinlikle sıkıcı ögeler yok. Rahatlıkla anlayabileceğiniz basit bir dili var.


Bronz Atlı hakkında daha ne söyleyebilirim bilmiyorum. Uzun süre etkisinden çıkamayacağım dokunaklı bir kitap oldu. bu kitabı okumak için bu kadar bekletmemin sebebi ikincisi çıkana kadar okumamak istemememdi. Tüyap'ta ikincisinin çıkacağını öğrendiğimde ben de başlamaya karar verdim.



KONUSU:

Rusya'da zor şartlarda yaşayan 17 yaşındaki genç ve sevecen Tatyana'nın 7 kişilik kalabalık bir ailesi vardır. O gün dondurma almak için dışarıya çıktığında hayatını sonsuza dek değiştirecek 2 olay yaşar. Birincisi Almanya'nın Sovyetler Birliği'ne savaş açtığı ve Alman ordusunun Sovyet ordusundan kat kat güçlü oluşunu öğrenmesi. İkincisi ise otobüs durağında Alexander adında bir askerle tanışması. Bu iki olay Tatyana'yı olduğundan çoook farklı bir insan yapacaktır.

Kitabı çok severek okudum. Uzun zamandır 10 puan verdiğim bir kitap yoktu. Beni bu kadar etkileyen kitaba bu puanı vermemek haksızlık olurdu. Kitap hakkındaki düşüncelerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

İSTANBUL TÜYAP 2017 ANILARIM



Vee sonunda 9 günlük Tüyap maceram boyunca neler yaşadığımı sizlere aktarabiliyorum. Aklımda o kadaaar fazla şey var ki eminim birçoğunu bu yazıya sığdıramayacağım ve unutacağım.

İlk günden başlamak gerekirse...
Daha önce Tüyap'ta personel olarak çalışmamıştım. Birkaç kere stantın arkasına geçip satış yapmışlığım var ancak bunlar sadece birkaç saatlik şeylerdi. Asıl çalışmanın ne demek olduğunu bu fuarda dibine kadar anladım. Allahımm! O ne yorucu 9 gündü öyle! Ben hayatımda bu kadar fazla yorulduğumu hatırlamıyorum.

Tüm gün boyunca sabah 9.30'dan akşam 8'e kadar ayakta durduğunuzu düşünün. Sadece yemek yerken en fazla 15 dakika oturma hakkınız var. Onun dışında 1-2 dakika boşlukta oturabilirseniz kendinizi şanslı sayın. Bu sadece Pegasus Yayınları'nda mı böyle yoksa diğer yayınevlerinin stantları da bu kadar yorucu mu oluyor bilmiyorum. İlk günün şokunu böyle atlattıktan sonra bacaklarımı hissetmemiştim. Nihal'le her gün çıkışta o gün bacaklarımızın ne halde olduğunu tartışıyorduk :D Yorgunluğum daha yeni yeni geçiyor diyebilirim. Ama tüm bunlara rağmen yine olsa yine çalışırım. Çünkü atmosfer harika!



Bir yandan müşteri ile iletişim halinde olmak, bir yandan para üstünü hesaplayıp vermek (matematiğimin ne kadar kötü olduğunu ve dibine kadar sözelci olduğumu bu fuarda daha iyi anladım :D), diğer yandan kitabı poşetlemek falan bayağı yorucuydu.

Yoruculuğu bir kenara bırakacak olursak, yüzlerce yeni insanla tanıştım. Daha ne olsun... Daha önce konuştuğum ama yüzünü görmediğim veya daha önce hiç tanımadığım insanlarla müthiş bir bağ kurduk. Sanki birbirimizin yıllardır arkaşıymışızcasına sohbet ettik, fotoğraf çekindik. Kendimi daha önce hiç bu kadar bir yere ait hissetmemiştim. Etrafımda kitaplar ve kitap seven insanlar. Daha ne isterim ki?

Fuar boyunca bana getirdiğiniz hediyeler, çikolatalar, wafflelar... Resmen gördükçe duygulandım. "Bak sana ne getirdik." diyip çantanızdan waffle çıkarmanız, yüzlerce fotoğraf çekinmemiz, bunların hepsi tarif edilemez mutluluklardı.

Gün boyunca "Onun fiyatı 21, bunun fiyatı 25, şununkisi 28." demekten dilim damağım kurumuş olsa da yorgunluğumu mazur gördünüz.

Ve canım stant arkadaşlarım. Başta Hande abla olmak üzere hepsini çok sevdim. Ben normalde çekingen biriyimdir. Hande abla o kadar sıcak davranmasaydı herkesle kaynaşmam çok uzun sürerdi eminim. Rukiye, İlayda, Aleyna, Ahmet, Emel abla, İlhan abi. Hepsiyle fuar boyunca güzel bir iletişimimiz oldu. Her gün 12-13 saat birbirimizin yüzünü görmemizden olsa gerek :D

Arada bazı tatsız olaylar yaşamış olsak da sonunda iyi ayrıldığımız için kimseye karşı kötü bir düşünce beslemiyorum.




Vee doğum günüm... Doğum günüm Tüyap'ın olduğu hafta 10 Kasım'a yani cuma gününe denk geliyordu. Sabah daha stantlar açılmadan Sena'dan bir sürpriz geldi.




Bu küçük şirin pasta ile doğum günümü kutladı. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Derkeen saat 4 gibi bir pasta daha geldi arkadaşlarımdan. Onlarla birlikte kutladıktan sonra tam çıkacağız ortaya bir pasta daha çıktı. O da aynı stantta çalıştığım, aynı zamanda Pegasus Yayınları'nda çalışan Rukiye'den. Hem de kendi elleriyle yapmış ve dolapta saklamış. Tadı harikaydı!!

Eve geldiğimde beni bir pasta daha karşılıyordu. O da ailemden. O gün tatlı komasına gireceğim sandım sanırım.

 

Ne çok anı yaşamışım öyle. Hepsini anlatmaya kelimeler yetmez. O yüzden ben aşağıya fotoğrafları bırakayım ve kaçayım en iyisi :)

O kadaaar güzel bir 9 gündü ki umarım aynı deneyimleri tekrar yaşarım. Fuar boyunca yanıma gelen, benimle sohbet eden ve fotoğraf çekinen herkesi kocamaaan öpüyorum.


Canım adaşım Emirhan <3





Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

Hakkımda

Selam, ben Emirhan! Blogumla tanıştın mı? Burası benim kitap eleştirileri, dizi/film önerileri yaptığım, yeri geldiğinde ise bazı konularda fikirlerimi sunduğum bir blog. Bloguma göz atmaya hazır mısın?

Blogu Takip Et (Yeni)

Blogumda Ara

Instagram Hesabım

Etiketler

Haveyoumetmyblog

Translate

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *