NEPTÜN CİNAYETLERİ KİTAP YORUMU
13 Temmuz
Kitap Adı: Neptün Cinayetleri
Özgün Adı: The One I Left Behind
Yazar: Jennifer McMahon
Yayınevi: Ephesus
Jennifer McMahon'un kalemine aşığım... Her yazdığı kitap
bende derin izler bırakıyor ve sürükleyici kalemi sayesinde kitabı bir çırpıda
bitirmemi sağlıyor. Yazarın Söylemeyeceğine Söz Ver, Kayıp Kızlar Adası ve
Şeytanın Eli kitaplarını okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabında da diğer
kitaplarındaki gibi mest oldum. Mükemmeldi!
Karakterler, olay örgüsü, konu, betimleme, anlatım, gizem ve
diğer ayrıntılar kesinlikle mükemmeldi. Kısacası her şeyiyle kusursuzdu. Kitabı
okuduğum süre boyunca dünya ile iletişimimi kopardım ve kitaba odaklandım.
Karakterlerin yaşadıklarını ben de yaşadım. Onların bulunduğu yerlere gittim,
onlarla birlikte bazı duyguları tattım. Kitap adeta beni içine hapsetti.
Elimden bırakamadım...
Kitapta Vera gibi kimi karakterlerden nefret ettim, kimi
karakterleri de kendime çok yakın buldum. Karakterlere karşı beslediğim
duygular, kitabın beni ne kadar içine soktuğunun en büyük göstergelerinden
biri.
Yazar neredeyse onlarca karakter yaratmış. Bir katil
arıyoruz. Onlarca kişinin arasından kim katil çıkacak? En yakınındaki mi? Yoksa
hiç tanımadığın biri mi? Katilin kim olduğunu ve gizemi çözmek için ise kitabı
bir çırpıda bitirmek olası.
Neptün Cinayetleri'nde olaylar 1985 ve 2010 yıllarında
geçiyor. Yani bir bölüm 1985 yılında yaşanan olayları, diğer bölüm ise 2010
yılında yaşanan olayları okuyoruz. Bunu duyduğunuzda sakın kitabın karışık bir
olay örgüsü olduğuna dair düşüncelere kapılayım demeyin. Çünkü yazar 2 tarihte
de yaşanan olayları müthiş bir çizgi ile birbirinden ayırmış.
1985 yılının anlatıldığı bölümlerden sonra 2010'lara geçmek
istemedim, 2010'ların anlatıldığı bölümün sonlarında da 1985'lere geçmek istemedim.
Çünkü her iki yılın anlatıldığı bölümün sonunda da şok etkisi yaratan olaylar
yaşanıyor ve içimde o yılda yaşanan olayların anlatıldığı bölüme geçme hissi
uyanıyor.
Kitabın akıcılığına gelecek olursak, şüphesiz şahaneydi. Bir
oturuşta bitirebileceğiniz ve bitirdikten sonra ağzınızın açık kalmasına neden
olacak bir kitaptı.
Neptün Cinayetleri'nde açıklığa kavuşmayan bazı kısımlar
vardı. Artık yazar o kadar çok olay yaratmış ki düğümlerin hepsini çözmeyi
unutmuş. O kısımlar nedeniyle kitaptan 1 puan kırdım.
KONUSU
1985 yılında Neptün adı verilen bir katil, kaçırdığı
kadınların sağ ellerini kesiyor ve süt kabının içine koyarak polis merkezinin
önüne bırakıyor. 5 gün sonra ise kaçırılan kadınların çıplak bedeni, halka açık
meydanlarda terk edilmiş bir şekilde bulunuyor.
25 yıl sonra yani 2010 yılında en son kurban olan ve cesedi
asla bulunamayan Vera ortaya çıkıyor. Olayların sarpa sarmasıyla birlikte gizem
yavaş yavaş çözülmeye başlıyor.
Yazar muazzam bir konu bulmuş ve bu konu üzerinden mükemmel
bir kitap çıkarmış. Neptün ismi verilen katilin kim olduğunu öğrenince eminim
siz de benim gibi çok şaşıracaksınız.
Kitap için hazırladığım videoyu izlemek için buraya
tıklayabilirsiniz. Instagram hesabım @haveyoumetmyblog 'u takip etmeyi unutmayın. Kitapla ilgili
görüşlerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz.
ALINTI
"Sizi görmek ne güzel, Bayan Dufrane." dedi, arkadaş canlısı bir sesle. Reggie, o an Vera'nın gözlerinde ani bir değişiklik olduğunu fark etti. Annesinin bakışları kararmış gibiydi. Ardındn kadının gözlerinden yalnızca korku okundu ve Vera ansızın kulakları sağır edercesine çığlık atmaya başladı.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
BİR ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜ KİTAP YORUMU
09 Temmuz
Kitap Adı: Bir Çöküşün Öyküsü
Özgün Adı: Geschichte Eines Untergangs
Yazar: Stefan Zweig
Yayınevi: İş Bankası
Yarattığı kadın karakterleri hayata geçirmeyi ve inandırıcı kılmayı çok iyi başaran yazarlardan biri, Stefan Zweig. Bu kitabında yarattığı kadın karakter olan Madame de Prie de oldukça gerçekçi ve çok tanıdıktı.
Kitabı beğenmemin en büyük sebeplerinden biri, altında yatan mesajdı. Geçmişten günümüze hiçbir zaman yok olmayan koltuk sevdalıları o dönemin Fransası'nda da var.
Kitabın adından da anlaşılacağı üzere 'Bir Çöküşün Öyküsü'nü okuyoruz. Madame de Prie'in çöküşünü.
48 sayfalık bir kitapta birçok olayı ele alan Zweig, bu kitabıyla da beni tavlamayı başardı ve beğenimi kazandı.
48 sayfalık bir kitapta birçok olayı ele alan Zweig, bu kitabıyla da beni tavlamayı başardı ve beğenimi kazandı.
Eğer Modern Klasikler Dizisi'nden bir kitap okumak istiyorsanız Stefan Zweig başlamanız için en iyi yazarlardan biri olacaktır.
KONUSU
Fransa Sarayı'nda ipeğe ve rahata alışan Madame de Prie, Kral tarafından Normandiya'ya sürüldüğünde rahat yaşamdan uzaklaşarak değer görmeyen biri haline dönüşüyor. Artık etrafında onu pohpohlayacak insanlar olmadığı için kendi içinde yaşadığı savaş git gide büyüyor. Bir türlü kibirli düşüncelerinden sıyrılamayan Madame, yeni planlar peşine düşüyor. O planlar ise onu daha da kötüye sürüklüyor.
ALINTILAR
"Ne yapacağını bulamıyordu; içinde her şey susmuş, yüreğinin anlamlı müziği, anahtarı kaybolmuş müzikli saat gibi ölmüştü."
"Talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi,arabaya bir daha yetişemezdi."
"Çünkü tarihin akışı, zorlanmaktan hoşlanmaz, kahramanlarını kendisi seçer, ne kadar zorlasalar da davetsiz gelenleri hiç acımadan geri çevirir; kaderin arabasından düşen olursa onu artık yukarı çekmemek gerekir."
"Daha şimdiden hayalinde intikamın tadını çıkarıp öfkesini bununla bastırdı."
Kitapla ilgili görüşlerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Ayrıca beni Instagram hesabım @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
"Ne yapacağını bulamıyordu; içinde her şey susmuş, yüreğinin anlamlı müziği, anahtarı kaybolmuş müzikli saat gibi ölmüştü."
"Talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi,arabaya bir daha yetişemezdi."
"Çünkü tarihin akışı, zorlanmaktan hoşlanmaz, kahramanlarını kendisi seçer, ne kadar zorlasalar da davetsiz gelenleri hiç acımadan geri çevirir; kaderin arabasından düşen olursa onu artık yukarı çekmemek gerekir."
"Daha şimdiden hayalinde intikamın tadını çıkarıp öfkesini bununla bastırdı."
Kitapla ilgili görüşlerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Ayrıca beni Instagram hesabım @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
HUZURSUZLUK KİTAP YORUMU
06 Temmuz
Kitap Adı: Huzursuzluk
Yazar: Ömer Zülfü Livaneli
Yayınevi: Doğan Kitap
Karakterlerinin yaşanmışlıkları içinize işleyecek, bitirdikten
sonra sizi belki de şimdiye dek varlıklarından haberdar dahi olmadığınız ya da
yalnızca adını duyduğunuz insanların diyarına alıp götürecek ve her
baktığınızda içinizi acıtacak bir kitabın yorumunu okuyorsunuz an itibariyle.
Arkanıza yaslanın ve okumaya devam edin. Zira bu kitap sizi insanlığın aslında
ne olduğu konusunda düşüncelere sürükleyecek.
Evet, bu kitap beni insanlığın ne olduğu konusunda
düşündürdü. Düşündürmekle kalmadı, yeryüzünün en tehlikeli, en acımasız ve
incitmekten, yakıp yıkmaktan, kırıp dökmekten, kan akıtmaktan zevk alan canlısının
insan olduğunu acı bir şekilde gösterdi.
Livaneli yine yapmış yapacağını. Her kitabı neredeyse bilgi
yumağı olan yazar, bu kitapta da beklentilerimin çok üzerinde bir yaşanmışlıkla
çıkıyor karşıma. Hikayenin özünü kavrayabilenlerin zevkle okuyacağı türden bir
yaşanmışlık bu. Dünyaya bakış açılarımız, ideolojilerimiz, dinimiz, ırkımız,
dilimiz ne olursa olsun özünde hepimizin insan olduğunu hatırlatır bana bu
yazar.
İnsanlık nedir? Kendi çıkarları ya da düşünceleri uğruna başkalarını
harcamak mı? Kendinden olmayanı hakir görmek mi? Kan akıtmayı mubah saymak mı? İnançları
kullanıp insanları sömürmek mi? Hayır hayır, hiçbiri değil! İnsanlık ilahi bir
buyruk. Tanrı'nın yüzyıllardır gönderdiği ilahi kitaplarda anlattığı saf iyi
niyet. Oysaki biz insanlar yani çoğumuz, insanlıktan zerrece nasiplenmemişiz.
İşte Livaneli'nin bize söylediği, ayrıştırmadan ötekileştirmeden önce insan olduğu
için kabullenmek herkesi. Önyargılardan arınıp iyi niyet odaklı yaklaşmak
insanlara, bizden olmayanlara.
Kesinlikle okunması gereken ve bir şeylerin farkına
varmanızı sağlayacak bir eser. Bu kitap, dünyada sizden habersiz nelerin
yaşandığını öğretecek, siz sıcacık yatağınızda dünyevi dertlerinizi düşünürken onlarca
kez tecavüze uğrayan, zorbalık ve zulüm gören insanların varlığını hatırlatacak.
Livaneli, gerçekte yaşanan olaylardan hikayeler üretmeyi çok
iyi bilen bir yazar.
KONUSU
Mardin'de doğup büyüyen ve İstanbul'da gazetecilik yapmaya
başlayan İbrahim, çocukluktan beri arkadaş olduğu Hüseyin'in ölüm haberinin
gelmesi ile birlikte Mardin'e gider. Hüseyin'in ani ölümünün ardında yatan sır
perdesini aralamaya çalışan İbrahim, şok edici gerçeklerle karşılaşacaktır.
Mardin'de vurulup 2 ay sonra Amerika'da ölen Hüseyin'in hikayesi ciğer yakan
bir hal alacaktır.
ALINTILAR
"Harese nedir,
bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras,
muhteris, sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl
gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden, içmeden, aç,
susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok
sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye
başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya
başlar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca da bu, devenin daha çok hoşuna
gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve
engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de
söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu'nun
adeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini
öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur."
"..biz, bu ülkenin okuryazarları, boşluğa düşen bir
trapezci gibiydik. Doğu askısını bırakmış, Batı askısını da yakalayamadan aşağı
düşmüştük."
"Bizim türümüzün bu dünyada yaşamaya, hem birbirini
hem dünyayı yok etmeye hakkı yok, hepimizin içinde korkunç bir canavar yaşadığı
yadsınamaz bir gerçek diye düşündüm."
Zülfü Livaneli'nin Huzursuzluk kitabı benden hakkı ile 10 puan almayı başardı.
Kitapla ilgili hazırladığım videoya buradan ulaşabilirsiniz.
Kitapla ilgili hazırladığım videoya buradan ulaşabilirsiniz.
Beni Instagram'da @haveyoumetmyblog hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Ayrıca kitapla ilgili görüşlerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
KAZANANIN LANETİ KİTAP YORUMU
03 Temmuz
Kitap Adı: Kazananın Laneti
Özgün Adı: The Winner's Curse
Yazar: Marie Rutkoski
Yayınevi: Pegasus
Büyük umutlarla okumaya başladığım Kazananın Laneti ne yazık
ki benim için hüsranla sona erdi. Yani beğenmedim. Kitap boyunca sürekli bir
şeylerin beni cezp etmesini ve olayların doruk noktasına ulaşmasını bekledim.
Bu beklentilerimse cevapsız kaldı.
2 günlük bir sürede bitirmiş olmama rağmen akıcı olduğunu
söyleyemeyeceğim. Aksine okurken beni yer yer yordu. Kitabın dili biraz karışık
ve düşündürücüydü.
150. sayfaya kadar kitapta hiçbir hareketlilik yoktu.
Hareketlerin yavaş yavaş ortaya çıktığı vakitse keyif alamadım. Çünkü
fazlasıyla duygu eksikliği vardı.
Fantazya türünün bir örneği olan Kazananın Laneti, arka kapakta yazılana göre içinde aşkı da
barındırıyor. Ancak aşka dair hiçbir duygu kitapta işlenmemiş. Kitapta bir aşk
var mı? Evet. Ancak aşkı işleyebilecek kadar duygu yok.
Sanırım bu duygu yoksunluğunun sebebi kitabın kahraman bakış
açısı ile anlatılmamasından kaynaklanıyor. Bence bu tarz kitaplar birinci
ağızdan anlatılsa okuyucuyu daha fazla etkiler.
Kitapta bazı yükseliş noktaları bulunuyordu. Ancak bu
yükseliş noktaları yani olayların alevlendiği kısımlar hiç tat vermedi. Bu
tarzda okuduğum diğer kitaplara baktığımda bu türden sahnelerin daha canlı bir
anlatıma sahip olduğunu görüyorum. Canlı anlatım sayesinde olaylar okuyucunun
gözünde daha rahat canlanıyor ve okuyucu kitaba kendini daha rahat verebiliyor.
Bir de kitaptaki Kerstel ve Arin karakterlerinde başkahraman
niteliği bulunmuyordu. Tamam, olaylar bu iki kişinin etrafında dönüyor ancak
sanki başkahramanlar onlar değilmiş de başkalarıymış gibi davranıyorlardı. Yani
lider ruhlu karakterler değillerdi.
KONUSU
Bundan 10 veya 15 yıl önce Herraniler'in yaşadıkları bölgeye
bir savaş açarak bölgeyi ele geçiren Valoryalılar hakimiyet kurmuşlar. Yerel
halk olan Herraniler'i köleleştirerek onların evlerine, saraylarına yerleştirmişler
ve sosyal bir sınıf oluşturmuşlar.
Valoryalı General
Trajan'ın kızı olan Kerstel köle pazarından gözüne kestirdiği Herranili köleyi
fahiş bir fiyata satın alıyor. Köle Arin ile zamanla yakınlaşmaya başlayan
Kerstel'in hakkında dedikodular çıkıyor. Birbirinden hoşlanan ikilinin hikayesi
hiç beklenmeyecek bir noktaya ulaşıyor.
Her ne kadar ilk kitabı beğenmesem de ikinci kitap olan
Kazananın Suçu'nu alıp okumayı planlıyorum.
Kazananın Laneti benden 10 üzerinden 5 puan aldı.
Beni Instagram'dan @haveyoumemyblog hesabımdan takip etmeyi
unutmayın. Ayrıca kitapla ilgili görüşlerinizi yorum olarak bırakabilirsiniz.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
HER BOOKSTAGRAM'IN UYMASI GEREKEN 6 KURAL
02 Temmuz
Uzun zamandır bu başlık adı altında bir yazı yazmak istiyordum. Bu
yazı hem Bookstagram'a yeni başlayanlar için bir öneri niteliği taşıyor, hem de
her Bookstagram'ın ilerleyebilmesi ve gerçekten kusursuz bir Bookstagram
olabilmesi için uyması gereken kuralları kapsıyor.
1) Booktagram'da Kitap Yorumlama
Bookstagramlar'ın %70'lik bir kısmı kitap yorumlamayı çok
farklı algılıyor. "Çok beğendim!" veya "Hiç beğenmedim."
demek ne yazık ki kitap yorumlamak değil. Okuduğu kitabın dilini,
karakterlerini, kurgusunu, olay örgüsünü, yazım stilini ve akıcılığını
eleştirmeden o kitabı yorumlamış sayılmazsınız. O yüzden kitap yorumlarında
ince düşünmek gerekir. Ayrıca kitap yorumunun uzun olması da güzel yorumlandığı
anlamına gelmez. 2 satır kitabı yorumlayıp 3 paragraf konusunu anlatırsanız yine kitabı yorumlamış olmazsınız. O yüzden konudan sadece kısa bir şekilde
bahsedip kitap yorumunu uzun tutmanız sizin için daha iyi olacaktır.
2) Kitap Yorumlarında İmla Kuralları
Kitap yorumlarında dikkat ettiğim ilk noktalardan biri imla
kurallarına uyulup uyulmadığı. Çünkü ben eğer bir yorumda imla
hatasına rastlarsam yorumun kalan kısmını okumam. Sonuçta Bookstagram
ortamındaki herkes kitap okuyup yorumlayan insanlar olduğu için kesinlikle bu
noktaya dikkat etmeli. Bilinmiyorsa bile öğrenilmeli. Yazım yanlışları belki
kişinin o kelimenin doğru yazılışını bilemediğinden kaynaklanabilir. Ama
'de-da' ve 'ki' bağlacının yanlış yazılması kesinlikle öğrenilmediğinden
kaynaklanıyor. Bunu öğrenmesi ise zor değil. Bu arada büyük ve küçük harflerin
yazımı, noktalama işaretlerine de dikkat edilmeli.
Not: Bağlaç olan 'de' ve 'ki' ayrı, ek olan ise birleşik
yazılır.
3) Fotoğraf Çekimi
Eğer Booktagram'ınızın insanlar tarafından sevilmesini
istiyorsanız fotoğraf çekimine önem vermelisiniz. Bunun için kesinlikle bir
fotoğraf makinesine ihtiyacınız yok. Elimizde bulunan akıllı telefonların kamerası
bile günümüzde 8 MP. Bunun için doğru açıyı bulmak ve ışığı iyi ayarlamak çok önemli.
Fotoğraflarınızı yapay ışıkta değil de gün ışığında çekmek daha kaliteli
olacaktır. Ayrıca fotoğraflarınızın şık görünmesi için kitaba ve ortama uygun bazı
objeler kullanmanız alımlı görünmesini sağlayacaktır. Güzel fotoğraflar
çekmenin kuralları için internetten ders dinleyebilirsiniz.
Bir de bana sürekli nasıl bu kadar kaliteli fotoğraflar
çektiğimi soruyorsunuz. Ben Canon'un 650D modelini ve 50 mm f 1.8 lensini
kullanıyorum. Lisede okuduğum gazetecilik bölümünde aldığım fotoğrafçılık
derslerinin de buna katkısı oldukça büyük.
4) Sahte Yorumlar
Eğer bir yayınevinden size kitap gelmişse kesinlikle
yayınevi gönderdiği için sahte yorumlar yapmayın. Bu insanların sayfanıza olan
güvenini sarsacaktır. Eğer yayınevi siz kötü yorum yaptığınız için sponsorluğu
kesecekse kessin. İnsanların sayfanıza olan güveni daha önemli.
5) Bookstagram'da Özgünlük
Bookstagram'da uyulması gereken en büyük kurallardan biri de
özgünlük. Kimsenin taklitçisi olmayın. Tabi ki birilerini örnek alabilirsiniz,
birilerini Bookstagram idolü olarak görebilirsiniz. Ancak o kişinin taklitçisi
olmayın. Çünkü takipçiler bunu fark ediyor ve taklit edilen kişiye bildiriyor.
Benim de başıma bu türden olaylar sıklıkla geliyor. Türk Bookstagramlar'ı
taklit etmek yerine yabancı Bookstagramlar'dan fikirler edinebilirsiniz. Ben
öyle yapıyorum. Çünkü bir yerden sonra kendi fikirlerim tükeniyor.
6) Kişiler Arası Tartışmalar
Bookstagram ortamında kimseyle tartışmamaya özen gösterin.
Tabi ki bazı kişilerle aranızda tatsızlıklar olabilir ama bunu kesinlikle
sayfanıza yansıtmayın. Çünkü insanlar sizi kitap önerileriniz ve paylaşımlarınız
için takip ediyor. Siz birisiyle herkesin önünde tartışmaya girdiğinizde haklı
da olsanız haksız da olsanız itici duruyor. Ben özellikle bu kurala çok fazla
dikkat ediyorum. Şu ana kadar kimseyle büyük tartışmalar yaşamasam da insanlar
olay yaratacak şeyler buluyor.
Örneğin geçenlerde karşılıklı takipleştiğimiz bir
Bookstagram, hikayesinden açık açık bana göndermede bulunmuş. Hikayesini bile
izlemeye değer görmediğim bir insanın bana göndermede bulunması tabi ki
umurumda olmadı. Yazdığı göndermeyi de arkadaşlarımdan öğrendim. Yaptığım tek
şey engellemek oldu. Bu kadar. Ne bir tartışmaya girdim, ne de bir olay
çıkardım. Bırakın onlar konuşsun, siz engelleyin ve geçin.
Bu yazımda herkesin mutlaka uyması gereken kurallardan
bahsettim. Bence Bookstagram açmak isteyenlere çok iyi bir tavsiye yazısı oldu.
Ayrıca bu yazıyı okuduktan sonra belki kendi yanlışlarının farkına varanlar ve
bu kurallara uymak isteyenler olur.
Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip
etmeyin unutmayın. Yazımla ilgili görüşleriniz varsa aşağıya yorum olarak
bırakabilirsiniz.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)