BLACK MIRROR: BANDERSNATCH FİLM YORUMU
29 Aralık
Film Adı: Black Mirror: Bandersnatch
Az önce hayatımın en ilginç filmini izlemiş bulunuyorum. Başlamadan önce böyle bir şeyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Filmi benim yönlendireceğimi anladığımda heyecandan yerimde duramadım. Şimdi şöyle ki, filmi izlediğiniz sırada yer yer size seçenekler sunuluyor. "Kahvaltıda hangisini yemek istersin?" gibi. Siz de iki seçenekten birini seçiyorsunuz ve sizin seçtiğiniz seçeneğe göre ilerlemeye başlıyor. Tabii bu sadece küçük bir detay. İlerleyen sahnelerde çok daha büyük seçimler yapmak zorunda kalıyorsunuz.
Film 'interaktif' olarak geçiyor. Yani etkileşimli. Seyirci ile etkileşimli. Sanırım bu dünyada bir ilk. Son olmamasını umuyorum. Mükemmel bir fikir gerçekten.
Filmin sonu da sizin seçtiğiniz seçeneklere göre şekilleniyor. Yani herkesin izlediği filmin sonu farklı. Ben kendi sonumda büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Spoiler olmayacağını düşünerekten bunu yazıyorum. Bu kısmı atlayabilirsiniz. Benim filmimin sonunda çocuk öldü! Şok oldum. Ne yaptıysam, ne seçtiysem artık çocuk öldü. Hiç böyle bir şey beklemiyordum. Çok büyük yıkıldım. Diğerlerinin sonuna bakıyorum ne kadar güzel ilerlemiş. Bir de kendi sonuma bakıyorum ve çocuk ölmüş. Halbuki çocuğa yardımcı olmak için neler neler yaptım. Benim sonumda çocuk tavşanı buluyor ve annesi ile trene biniyor. Annesiyle bindiği trende ölüyor. Çok trajik gerçekten. Kendime inanamıyorumm!
Benim izlediğim filmin sonunu hiç ama hiç sevmedim. Normal bir film olsa hayatta sevmezdim. Daha farklı sonlar var biliyorum. O yüzden birkaç kez daha izleyip o sonlarda neler olacağını görmek istiyorum. Konusu aslında güzeldi ancak dediğim gibi sonu bir sonuca bağlanmadığı için konu da çöpe gitmişti.
Anlayacağınız film hayatınızda izleyebileceğiniz en ilginç ve garip film. Kesinlikle ama kesinlikle izlemenizi öneririm. Umarım sizin filminizin sonu da benimkisi gibi olmaz :D İyi seyirler.
Filmin fragmanını izlemek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Sex Education dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Russian Doll dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Hakan: Muhafız dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Chilling Adventures Of Sabrina dizi yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Bir Yıldız Doğuyor film yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Sex Education dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Russian Doll dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Hakan: Muhafız dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Chilling Adventures Of Sabrina dizi yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Bir Yıldız Doğuyor film yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Elite dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Tepedeki Ev dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Tepedeki Ev dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
BATMAN: GECEGEZEN KİTAP YORUMU
19 Aralık
Kitap Adı: Batman: Gecegezen
Özgün Adı: Batman: Nightwalker
Yazarı: Marie Lu
Yayınevi: Pegasus
Marie Lu'nun Türkiye'de yayımlanmış olan 8 kitabını da okudum. Favorilerim ise Genç Elitler ve Efsane Serisi. Yazarın kalemini çok sevdiğim ve güvendiğim için bu kitaba da bir beklenti ile başladım. Beklenti ile başlamamın tek sebebi bu değil. Bir diğer sebebi ise Batman'den önce DC İkonlar Serisi'nin ilk kitabı Wonder Woman'ı çok sevmiş olmam. Daha önce okumadığım bir yazarın yazdığı Wonder Woman'ı bile bu kadar sevdiysem Marie Lu'nun yazdığı Batman'i ne kadar sevebileceğimi düşünmüştüm. Ancak kitap beklediğim kadar da beklentilerimi karşılamadı.
Daha önce Batman okumadım ve izlemedim. Yazar bu kitabında her olayı çok güzel açıklamış, okurken bu konulara yabancılık çekmedim. Zaten anladığım kadarıyla klasik bir Batman hikayesi değildi. Batman'in Batman'den önceki hayatı, yani Bruce Wayne olduğu dönem anlatılıyordu. Konu aslında güzeldi ama daha kapsamlı olmasını isterdim. Birkaç olayın daha eklenmesini isterdim. 310 sayfa değil de 410 sayfa olsaydı, yazar başka kurgular da ekleseydi içine çok daha severdim. Biraz yavan olmuş gibi hissettim.
Aslında kitaba kötüydü diyemem. Diğer kitaplarla karşılaştırdığımda çok iyiydi. Ancak Wonder Woman veya Marie Lu'nun diğer kitapları ile karşılaştırdığımda bir tık aşağıda kalıyordu. Yine de DC İkonlar Serisi'ni baştan sona okumak istiyorsanız bu kitap da size yeterli gelecektir.
Yakın zamanda Sarah J. Maas'in yazmış olduğu Catwoman da çıkacak. Yazarı daha önce okumadım ama kaleminin güçlü olduğunu biliyorum. Onu da merakla bekliyorum.
Batman: Gecegezen hakkında söyleyeceğim bir diğer şey, çok akıcı olduğuydu. Marie Lu'nun yazmış olduğu ve akıcı olmayan bir kitap görmedim. Kitabı 24 saat dolmadan çabucak bitirdim.
Özetle, kitap orta düzeyde bir kitaptı. Ben Marie Lu hayranı olduğum için kitap hakkında çok kötü yorumlar okusam bile eminim okurdum. Ama bu kitap kötü değil, güzeldi.
Kitaba puanım 7
KONUSU:
Bruce Wayne, ailesi öldükten sonra 18 yaşına girer girmez ailesinin tüm serveti üzerine kalmıştır. Birden dünyanın en zengin genci unvanını kazanmıştır. Doğum gününün olduğu gece aşırı hız nedeniyle yaptığı kaza ise kamu cezasına çarptırılmasına neden olmuştur. Şehrin en azılı insanlarının kapatıldığı tımarhanede 5 hafta temizlik görevlisi olarak çalışmaya başlayacaktır. Bu sırada Gecegezenler adındaki bir örgüt, şehirdeki zengin ve elit insanları öldürmektedir. Bu cinayetten tutuklanan Madeleine de Arkham Tımarhanesi'ne kapatılmıştır. Aylar boyunca polis sorgularında tek bir kelime konuşmayan Madeleine birden Bruce Wayne ile konuşmaya başlamıştır.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Wonder Woman: Savaşgetiren kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Warcross kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Wildcard kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Genç Elitler kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Illuminae kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Wonder Woman: Savaşgetiren kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Warcross kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Wildcard kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Genç Elitler kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Illuminae kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
HAKAN: MUHAFIZ DİZİ YORUMU (THE PROTECTOR)
19 Aralık
Dizi Adı: Hakan: Muhafız
Türü: Aksiyon-Macera-Fantastik
Dili: Türkçe
Türü: Aksiyon-Macera-Fantastik
Dili: Türkçe
Uzun zamandır beklediğimiz ilk Netflix Türk dizisi yayımlandı. Çoğunuz da izlemişsinizdir. Şimdi, ben diziyi nasıl buldum ondan bahsedeceğiz.
Öncelikle şunu söyleyerek başlamak istiyorum, bu dizi Türkiye'de bir ilk olduğu için mukayese edebileceğimiz bir dizi ve yapım daha yok. Son bir yıldır Türkiye de fantastik diziler yaratmaya başladı. Bu diziler ne kadar başarılıdır? Ne kadar başarısızdır? Orası tartışılır. E, hadi o zaman biz de tartışalım.
Dizinin birinci bölümü çok hızlı başladı. Geçişler çok hızlıydı ve olaylar çok çabuk gelişiyordu. Biz Türkiye'de daha önce kaç kez bir bölümü 35-40 dakikalık diziler gördük ki? Bu çok normal değil mi? Ayrıca dizinin ilk bölümü olduğu için bir an önce olayın içine girilmek istenmiş. Bu yüzden ilk bölüm çok hızlı işlenmiş olabilir. Ancak diğer bölümler gayet normal bir şekilde ilerliyordu.
Yine söylüyorum, bir ilk olduğu için hepimizin alışması biraz zaman almış olabilir. Alışmak benim ilk 3 bölümümü aldı. Ardından kendimi hikayeye kaptırdım ve izlemeye devam ettim.
Dizideki oyunculuklardan bahsetmek istiyorum. Başta Faysal Erdem rolünü canlandıran Okan Yalabık ve Hakan rolünü canlandıran Çağatay Ulusoy büyük tebrikleri hak ediyor. Her ikisi de mükemmel bir iş çıkarmış ortaya. Bunların yanı sıra kadrodaki diğer oyuncular da çok başarılıydı. Okan Yalabık rolünü o kadar iyi canlandırmış ki son bölümde onun tarafını da birazcık tutmuş olabilirim :D
Dizide İstanbul çok güzel bir şekilde lanse edilmiş. Tarihi, yapıtları, camileri ve kültürü ön planda tutulmuş. Zaten diziyi diğer dizilerden ayıran en büyük özellik de bu bence.
Dizinin bazı gerilim ve aksiyon sahnelerinde müzik eksikliği vardı. O heyecanı bana yaşattıracak bir fon istedim arkadan. Eksikliklerinden biri buydu. Bir diğeri de (Buna eksiklik denir mi bilmiyorum) diziye diğer Netflix dizilerinde olduğu gibi bir efekt eklenebilirdi. Renkleri soldurabilir veya canlandırabilirlerdi. Bu diziye farklı bir hava katardı. Renkler çok çiğ kalmıştı.
Dizi yorumlarını okuduğumda boş boş kusur arayan insanlar görüyorum. Bence gayet başarılı bir prodüksiyon olmuş. Bence kösteklemek yerine desteklememiz gerekir. Her şey bir anda mükemmel olamaz. Eminim bundan yıllar sonra bu sektör çok çok daha iyi yerlere gelecektir. Hatta dizinin ikinci ve olursa eğer üçüncü sezonu eleştiriler göz önüne alınarak daha iyi olacaktır.
Dizinin son 3 bölümü kesinlikle sezonun en iyisiydi. Soluksuz izledim. Olaylar ardı ardına gelişti ve birden her şey düğümlendi. Son bölümse sezon finaline yakışır bir biçimde bitti. İkinci sezonu deliler gibi merak ediyorum. Neler olacağını az çok tahmin edebiliyorum. Sanırım ikinci sezonun da çekimleri tamamlanmış. 2019'da da onu izleriz :D
Özetlemek gerekirse ben diziyi severek izledim. Birkaç kusur vardı elbette ancak bunların hepsi mazur görülebilir şeylerdi. İzlemenizi öneririm.
Fragmanı izlemek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Sex Education dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Russian Doll dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Chilling Adventures Of Sabrina dizi yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Bir Yıldız Doğuyor film yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Sex Education dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Russian Doll dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Chilling Adventures Of Sabrina dizi yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Bir Yıldız Doğuyor film yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Elite dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Tepedeki Ev dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Tepedeki Ev dizi yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
WONDER WOMAN: SAVAŞGETİREN KİTAP YORUMU
18 Aralık
Kitap Adı: Wonder Woman: Savaşgetiren
Özgün Adı: Wonder Woman: Warbringer
Yazarı: Leigh Bardugo
Yayınevi: Pegasus
Öncesinde DC filmi izlememiş ve comics okumamıştım. O yüzden kitabı da pek seveceğimi düşünmemiştim. Bu konulara pek aşina olmadığım için okurken zorlanırım diye de düşünmüştüm. Ancak düşündüklerimin hiçbiri olmadı. Kitabı gayet sevdim ve okurken hiçbir zorluk yaşamadım.
Kitaba karşı ön yargılarım yaklaşık 50. sayfada yok oldu. Diana karakterini çok çok sevdim. Farkında olmadan söyledikleri ve yaptıkları beni eğlendirdi. Kendisi bir Amazon Kadını olduğu için New York'a ayak basar basmaz yaşadığı gariplikler vardı. Normal insan yaşamı ona yabancı geldikçe ben gülmeye başladım. Bu ona biraz da saf bir hava katıyordu.
Kitaplarda güçlü kadın karakterlere ne kadar özlem duyduğumuzu biliyorsunuz. Güçlü bir kadın karakter görünce o kitaba sarılasım geliyor. Diana da o güçlü karakterlerden bir tanesiydi (Bir zahmet olsun). Hatta haddinden fazla güçlüydü. Amazon Kadınları'nın yaşayış biçimlerinden dolayı ne kadar güçlü, hızlı ve çevik olduklarını biliyoruz. Diana'nın da bu gücünü çok sevdim.
Leigh Bardugo, Türkiye'de çevrilmiş olan kitapları olmasına rağmen daha önce okumuş olduğum yazarlardan biri değildi. Bu kitabında kaleminin ne kadar iyi olduğunu gördüm. Aksiyon sahnelerini kusursuz yazmıştı. Kitapta hem aksiyon hem de gerilim vardı.
İlk sayfalardan itibaren kitaba ısındım ancak bir sorun vardı. O da kitaptaki çeviri ve yazım yanlışları idi. Çok fazla yazım yanlışına rastladım. Bağlaçların ayrı yazılmaması gibi değil de eksik yazılan harfler, kelimelerin birleşik yazılması, Diana'nın D'sinin küçük yazılması gibi hatalar vardı. Açıkçası çok fazla gözüme takıldı ve rahatsız oldum. Bendeki Wonder Woman: Savaşgetiren birinci baskı. Belki de kitap ikinci baskıya gittiğinde bu yanlışları düzeltmişlerdir, bilemiyorum.
DC İkonları'nın birincisi Wonder Woman'ı ilk okumak benim için iyi oldu. Sevmeseydim eğer diğerlerini okumazdım. Ülkemizde ikinci kitap Batman de çıktı. Hem de en sevdiğim yazarlardan biri olan Marie Lu yazdı. Çizgi romanları kitaplaştırmaları çok güzel bir proje olmuş. Bunları çok sevdiğimiz yazarlarla yapmaları ise çok daha güzel olmuş. Sarah J. Maas'in yazdığı Catwoman da yakında çıkar diye düşünüyorum.
DC İkonlar serisinin en sevdiğim özelliklerinden bir tanesi de kitabın son sayfalarında posteri olması. Wonder Woman: Savaşgetiren'in sonunda da Diana'nın posteri vardı.
Açıkçası kitap gayet akıcıydı. Gözüme batan çok fazla bir şey yoktu. O yüzden sevdim ve DC seviyor ya da sevmiyorsanız da okumanızı öneririm. Kitabın türü fantastik. Fantastikseverlerin bu kitabı da çok seveceğinden eminim.
Kitaba puanım 9
KONUSU:
Amazon Kadını Diana, Amazon kurallarını çiğneyerek adaya düşen bir ölümlünün hayatını kurtarır. Adaya ölümlülerin girmesi ise yasaktır. Ölümlü Alia, adaya girdikten sonra adada yavaş yavaş felaketlerin baş gösterdiği görülür. Diana, Alia'nın bir Savaşgetiren olduğunu öğrendikten sonra artık iş işten geçmiştir. Alia ise bir Savaşgetiren olduğundan bihaberdir. Kurtardığı kızın hiç de sıradan biri olmadığını ve yakın zamanda tüm dünyanın felaketine sebep olacağını öğrenen Diana, Alia ile birlikte omuz omuza vererek dünyanın geleceğini kurtarmak zorundadır.
Kitaplarda güçlü kadın karakterlere ne kadar özlem duyduğumuzu biliyorsunuz. Güçlü bir kadın karakter görünce o kitaba sarılasım geliyor. Diana da o güçlü karakterlerden bir tanesiydi (Bir zahmet olsun). Hatta haddinden fazla güçlüydü. Amazon Kadınları'nın yaşayış biçimlerinden dolayı ne kadar güçlü, hızlı ve çevik olduklarını biliyoruz. Diana'nın da bu gücünü çok sevdim.
Leigh Bardugo, Türkiye'de çevrilmiş olan kitapları olmasına rağmen daha önce okumuş olduğum yazarlardan biri değildi. Bu kitabında kaleminin ne kadar iyi olduğunu gördüm. Aksiyon sahnelerini kusursuz yazmıştı. Kitapta hem aksiyon hem de gerilim vardı.
İlk sayfalardan itibaren kitaba ısındım ancak bir sorun vardı. O da kitaptaki çeviri ve yazım yanlışları idi. Çok fazla yazım yanlışına rastladım. Bağlaçların ayrı yazılmaması gibi değil de eksik yazılan harfler, kelimelerin birleşik yazılması, Diana'nın D'sinin küçük yazılması gibi hatalar vardı. Açıkçası çok fazla gözüme takıldı ve rahatsız oldum. Bendeki Wonder Woman: Savaşgetiren birinci baskı. Belki de kitap ikinci baskıya gittiğinde bu yanlışları düzeltmişlerdir, bilemiyorum.
DC İkonları'nın birincisi Wonder Woman'ı ilk okumak benim için iyi oldu. Sevmeseydim eğer diğerlerini okumazdım. Ülkemizde ikinci kitap Batman de çıktı. Hem de en sevdiğim yazarlardan biri olan Marie Lu yazdı. Çizgi romanları kitaplaştırmaları çok güzel bir proje olmuş. Bunları çok sevdiğimiz yazarlarla yapmaları ise çok daha güzel olmuş. Sarah J. Maas'in yazdığı Catwoman da yakında çıkar diye düşünüyorum.
DC İkonlar serisinin en sevdiğim özelliklerinden bir tanesi de kitabın son sayfalarında posteri olması. Wonder Woman: Savaşgetiren'in sonunda da Diana'nın posteri vardı.
Açıkçası kitap gayet akıcıydı. Gözüme batan çok fazla bir şey yoktu. O yüzden sevdim ve DC seviyor ya da sevmiyorsanız da okumanızı öneririm. Kitabın türü fantastik. Fantastikseverlerin bu kitabı da çok seveceğinden eminim.
Kitaba puanım 9
KONUSU:
Amazon Kadını Diana, Amazon kurallarını çiğneyerek adaya düşen bir ölümlünün hayatını kurtarır. Adaya ölümlülerin girmesi ise yasaktır. Ölümlü Alia, adaya girdikten sonra adada yavaş yavaş felaketlerin baş gösterdiği görülür. Diana, Alia'nın bir Savaşgetiren olduğunu öğrendikten sonra artık iş işten geçmiştir. Alia ise bir Savaşgetiren olduğundan bihaberdir. Kurtardığı kızın hiç de sıradan biri olmadığını ve yakın zamanda tüm dünyanın felaketine sebep olacağını öğrenen Diana, Alia ile birlikte omuz omuza vererek dünyanın geleceğini kurtarmak zorundadır.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Warcross kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Wildcard kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Replika kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Magonya kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Genç Elitler kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Illuminae kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Warcross kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Wildcard kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Replika kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Magonya kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Genç Elitler kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Illuminae kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
MARILYN'LE BEŞ ÇAYI KİTAP YORUMU
14 Aralık
Kitap Adı: Marilyn'le Beş Çayı
Yazarı: Melis Aygen
Yayınevi: Mona Kitap
Kitabı okuduğum sırada kendimi birden Marilyn Monroe'nun hayatını araştırırken buldum. Kitap içerisinde Marilyn'le ilgili yeterince bilgi vardı ancak daha fazlasını öğrenmeden edemedim. Kitabı okurken medya önünde yaşanan olayların videolarını izledim. Bir yandan kitabı okuyor, bir yandan da kitapta bahsedilen olayla ilgili fotoğraflar/videolar bulmaya çalışıyordum. Bu durum kitabı okurken ilginç bir hal aldı. Her öğrendiğim bilgiyle ilgili daha fazlasını öğrenmek için araştırdım. Daha öncesinde Marilyn Monroe hakkında çok fazla bilgim olmasa da birkaç şey biliyordum. Bu kitap sayesinde bildiklerimin ayrıntılarını ve bilmediklerimi öğrendim.
Trajik bir hayat yaşayan Norma Jeanolan'ın nasıl Marilyn Monroe'ya dönüştüğünü okumak keyif vericiydi. Okurken kendimi o kadar kaptırmışım ki ineceğim durağı kaçırdığım bile oldu :) Bu kitabı diğer kitaplarla karşılaştırmıyorum. Yazar, Marilyn'in hikayesinin içerisine başka bir hikaye katarak harmanlamış ve ortaya bambaşka bir şey çıkmış. O yüzden tamamen bir biyografi kitabı sayılmaz.
Hani haber sitelerinde sürekli şöhretin kişilere vermiş olduğu yalnızlık duygusunu okuyoruz ya, işte bu hikaye de onu içeriyor. Binlerce, hatta milyonlarca insan seni tanıyabilir, gün boyunca sana hayran olabilir ve senin yanında olabilir. Ancak akşam olduğunda ve eve döndüğünde eğer seni karşılayacak kimse yoksa bu büyük bir eksikliktir. Kitapta geçen Marilyn'in bir sözü var. "Ben bu koca dünyada sevecek birini arayan küçük bir kızım sadece." Bu söz aslında her şeyi ifade ediyor. Marilyn, evlilik dışı bir bebek olduğu için ailesi onu kabullenememiş ve yetimhaneye düşmüş. Küçük yaşta yaptığı evlilikte ise istediğinin bu olmadığını anladığında ve kameralarla tanıştığında boşanmaya karar vermiş. Büyük bir şöhrete sahip olduğunda ise yalnızlığı en yoğun duyularla yaşamış. Hayattan tek isteği ise bir kız bebek. Küçüklükten beri kurduğu hayallere sahip olmak istiyor sadece.
Kitaba başlarken bu kadar fazla seveceğimi ve etkileneceğimi düşünmemiştim. Kitabın lansmanına katıldığımda Melis Aygen kitabını gayet güzel bir şekilde anlatmıştı. Ancak kitabı okumadığım için olaylara yabancı kalmıştım. Şimdi tüm anlatılanlar daha mantıklı geliyor. Aynı zamanda kitabı okurken yazar ile iletişim halinde olmak mükemmeldi. Aklıma takılan tüm soruları yönelttim ve kendisi de cevapladı. Bu konuda kendisine teşekkür ediyorum.
Ayla filmini neredeyse hepimiz izlemişizdir. Hatırlarsanız Kore Savaşı döneminde Marilyn Monreo, askerlere karşı bir konser vermişti. Ayla ise sahneye çıkıp Marilyn'den fotoğrafı imzalamasını istemişti. Marilyn fotoğrafı imzalayıp bir de öpücük kondurmuştu. Kitapta bu sahne de yer alıyor. Bu sahneleri okurken yüzümde küçük bir gülümseme oluştu.
Okurken Marilyn Monroe'nun aurasını taa kitaptan hissedebiliyordum. Okurken bile bu kadar fazla etkilendiysem tanışsaydım neler hissederdim bilmiyorum. Eğer hayatımda 1 ünlüyle tanışma şansım olsaydı o kişi sanırım Marilyn Monroe olurdu. Diğerlerini onlar hala hayattayken görebilme şansım olduğunu düşünüyorum :D
Kısacası okurken eğlendiğim, keyif aldığım ve duygulandığım bir kitap oldu. Son sayfalarda gözlerimin dolduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Eğer bir şans verirseniz seveceğinizi düşünüyorum <3
Kitaba puanım 9
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
UFAK YANGINLAR KİTAP YORUMU
09 Aralık
Kitap Adı: Ufak Yangınlar
Özgün Adı: Little Fires Everywhere
Yazarı: Celeste Ng
Yayınevi: Yabancı
Yorumuma başlamadan önce kitabın kapağını ne kadar çok beğendiğimi belirtmek istiyorum. Renkler özellikle çok hoşuma gitti. Küçük görsel ise gayet anlamlı. Kitabın orijinal kapağı da bir o kadar estetik duruyor bence. O da kullanılabilirdi. Kitabı merak etmemin en büyük sebeplerinden birisi kapağıydı.
Aslında kitabın konusu çok çok güzel. Yazarın oluşturduğu ilişkiler de mükemmel. Ancak yazım türünde veya çeviride çok büyük hatalar vardı. Yazardan mı yoksa çeviriden mi kaynaklı olduğunu anlayamadım. Yazarın şu tür hataları vardı: Sürekli bir anlatım halindeydi. Diyalog çok az bulunuyordu. Yazar gerekli gereksiz her şeyi anlatmak istemiş. Bu yüzden de ortaya gereksiz betimlemeler çıkmış. Örneğin okuldaki bir öğretmenden kitap boyunca bir kez bahsedecekse eğer o öğretmenin her şeyini anlatmaya başlıyor. Görünüşü, tavırları, geçmişi vs. Bu gereksiz bilgileri okumak hoşuma gitmedi.
Çeviride ise şu tür hatalar vardı: Türkçe'de bizim kullandığımız ama yabancı dilde karşılıkları olmayan kelimeler, deyimler veya atasözleri vardı. Mesela 'yalapşap' kelimesi yerine 'baştan savma' veya 'özensiz' kelimesini kullanabilirdi. Bunun gibi birkaç örnek daha vardı. Özellikle atasözleri ve deyimlerde bu konulara çok takıldım.
Ayrıca kitap boyunca o kadar fazla mekan, marka, şarkıcı, oyuncu, tv dizisi vb yabancı kelimeler vardı ki bu okumamı bir hayli yavaşlattı.
Bu sorunlar dışında kitap çok akıcıydı. İlk 250 sayfasını bir günde bitirdim. Kalanını ise sonraki güne bıraktım. Ben okumaya başlamadan önce kendimi beklentiye sokmadım. Soksaydım eğer eminim beğenmezdim. Normal bir şekilde okumaya başladım ve benim için ortalamanın biraz üstünde bir kitaptı. "Neden okudum ki?" ya da "Keşke okumasaydım." demedim. Yani boş bir kitap değildi.
Her bir karakteri gerçekten sevdim. Hiçbiri zayıf karakter değildi. Her birinin kendine özgü karakteristik özellikleri vardı. Ayrıca kitap boyunca birkaç gizem vardı. Kitabın son sayfalarında ise bu gizem çözüldü.
Kısacası severek okuduğum bir kitap oldu. Çerezlikti. Kısa sürede bitirebileceğinize inanıyorum.
Kitaba puanım 7
KONUSU:
Anne kız olan Mia ve Pearl hayatları boyunca göçebe bir hayat yaşamıştır. Son durakları ise Shaker Heigts adındaki banliyölü evlerin bulunduğu mahalledir. Mahallenin zenginlerinden olan Richardsonların küçük evini kiralayan Mia ve Pearl artık hayatlarını kurmuşlardır. Pearl, zamanla Richardsonların çocukları ile samimi olmaya ve sürekli onlarla birlikte takılmaya başlar. Mia ise ek iş olarak Richardsonların malikanesinde evin günlük işlerini yapmaya başlar. Yavaş yavaş ailenin içine dahil olmaya başlayan bu anne kız, Richardsonlar için hiç de iyi olmayacaktır.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Wildcard kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Gecenin Karanlığında kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Ölene Dek Beraberiz kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Küçük Ama Büyük Yalanlar kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Wildcard kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Gecenin Karanlığında kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Ölene Dek Beraberiz kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Küçük Ama Büyük Yalanlar kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
YAZ BAHÇESİ KİTAP YORUMU
04 Aralık
Kitap Adı: Yaz Bahçesi
Özgün Adı: The Summer Garden
Yazarı: Paullina Simons
Yayınevi: Pegasus
Sevgili Paullina Simons,
Bende ciğer bırakmadın! Bunun hesabını nasıl vereceksin? Sanırım bu zamana kadar okurken en aşırı tepkiler gösterdiğim kitaplar arasında bu serinin üç kitabı var. Bronz Atlı, kuşkusuz mükemmeldi, kusursuzdu. Tatyana Ve Alexander, Bronz Atlı'nın bir tık altında kalsa da diğer kitaplarla karşılaştırdığımda yine çok yüksek çıtalara sahip olan bir kitaptı. Ve son olarak okuduğum Yaz Bahçesi ise okurken şu zamana kadar en çok tepki gösterdiğim kitaptı.
Kitabı okuduğum süre boyunca hikayemde kısa kısa da olsa düşüncelerimi paylaşıyordum. Ama bu kitap hakkında söyleyeceklerim ne hikayelere ne de buraya sığar. O yüzden yorumumu olabildiğince kısa tutmaya çalışarak anlatacağım. Bu arada baştan söylemek istiyorum, yorumum hiçbir şekilde spoiler içermiyor. Rahatlıkla okuyabilirsiniz.
Yaz Bahçesi, beni şaşırtarak ikinci kitabın bittiği yerden başlamadı. Birkaç yıl sonrasını anlatıyordu. Tatyana ve Alexander'ı o kadar özlemiştim ki kitabın bin sayfa olması umurumda bile değildi. 100 sayfa okudum, 300 sayfa okudum ve 500 sayfa okudum. Tamam, karakterlerle tüm özlemimi giderdim. Artık bu kitapta bir şeyler olmalı değil mi? Durağan seyretmemeli. Bunu da okuyabilirdim, yazarın kalemine diyecek söz yok ancak birinci kitap benim için o kadar üst düzeydeydi ki üçüncü kitapta bu durağanlığı beklemiyordum. En azından kitabın yarısına kadar.
Durağan olmasına rağmen nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde kitap yine de kendini okutturuyordu. Birkaç gün içinde sınavlarım olmasına rağmen yarısını bitirmiştim kitabın. Devam etmek istiyordum çünkü neler olacağını merak ediyordum. Bu sayfalara kadar aralarda yine durağanlığı bozacak küçük küçük olaylar vardı ancak ben kitabın tamamını kaplayan bir olay olmasını bekliyordum. Tıpkı bir ve ikinci kitapta olduğu gibi.
Tatyana karakteri bu kitapta bana biraz daha olgunlaşmış gibi geldi. Bir ve ikinci kitaptaki başına buyruk hareketleri, insanlara kendini kullandırtması beni çileden çıkarıyordu. Kendini asla düşünmeden öncelikleri başkalarına veriyordu. Bu yüzden okurken çok fazla tepki gösteriyordum. "Tatya senin de bir canın var farkındasın değil mi?" modunda okuyordum. Yaz Bahçesi'nde ise tüm bu tavırlardan arınmış bir Tatyana karakteri vardı. Tamamen arınmamıştı belki ama eskisi kadar da değildi. Bu kitapta da yine birkaç hareketi benim sinirlerimi bozmadı değil.
Bu kitapta beni çileden çıkaran kişi çoğunlukla Alexander oldu. Özellikle kitabın yarısından sonra Alexander'ı tanıyamadım. 600 ve 700'üncü sayfalarda öyle bir Alexander vardı ki "Alexander benim için bitmiştir!" dedim. Yaptıklarını tahmin dahi edemezsiniz. Okurken elim ayağım titremeye başladı o derece katlanamadım o bölümlere. Yazar neden böyle bir şey yapmış en ufak bir fikrim dahi yok. NEDEN? Her şeyi mahvetti diye düşündüm. İki kitap boyunca okuduğum bu karakterlere yazık oldu dedim. Böyle bir olayın yazılmasına hiç ama hiç gerek yoktu. Kitabın Goodreads yorumlarına baktığınızda da insanların buna ne şekilde tepki verdiklerini göreceksiniz. Bense sakin kalamadım ve kitabı elimden bıraktım. Daha fazla okuyamadım. Ertesi gün sinirim yatışınca ancak devam edebildim. Yoksa hem kitaptakiler hem de ben cinnet geçirebilirdim o an :D
"Tatyana ne kadar güzel ilerliyorsun bu kitapta ya?" dediğim sırada Tatyana yine bu olaydan sonra sinirlerimi bozmaya başladı. Keşke her şeyi açık açık spoilerlı anlatabilsem ama anlatmayacağım. Kitabı okuyanlar beni anlayacaktır. Bu olay kitaba olan tüm bakış açımı değiştirdi özetle.
Ancak okuyacak daha 300 sayfam vardı. Bu olaydan sonra ne olacak diye tabii ki merak ettim. Bu olay bitti, kitap yine aynı seyrinde ilerledi. Pat! Yine başka bir skandal. Hiç beklemediğim karakterler hiç beklemediğim bir şekilde olayı patlattı. Tabii ben yine şaşkına döndüm. Bu olayın da yaşanmasının kesinlikle lüzumu yoktu. Kitaptaki bu iki olay olmasaydı çok çok daha güzel olabilirdi. Şimdi bana bu yorumdan sonra "O olaylar ne?" diye soracak birçok kişi olacaktır. O yüzden yorumumun en en sonuna "spoiler" uyarısı koyarak o iki olayı söyleyeceğim. Merak edenler okuyabilir.
Kitabı okuduğum süre boyunca "Yorumumda bundan da bahsederim, şundan da bahsederim." diyordum ama şu anda hepsini unuttuğum için biraz doğaçlama ilerliyorum. Kitabın son sayfalarına doğru anlayamadığım bir politika konuşması vardı. Yazar bir mesaj mı vermek istemiş orasını bilemiyorum ama ben o mesajı alamadım sanırım. O politik kısımların amacını anlayamadım.
Kitap 1000 sayfa olması nedeniyle dediğim gibi birçok olayı ve konuyu içerisinde barındırıyordu. Son 150-200 sayfada ise bambaşka bir konuya yönelmişti yazar. Bu konu kesinlikle güzeldi. 200 sayfaya değerdi. Güzel sahneler yazılmıştı. Okuması da bir o kadar zevkliydi. Bu olay da atlatıldıktan sonra kitabın yavaş yavaş bittiğini idrak etmeye başladım. Bir miktar üzüntü çöktü üzerime.
Yıllar yıllar sonrasına gelindi. Zamanda bize yaklaştıkça sanki bu karakterlerin tümü gerçekmiş gibi hissetmeye başladım. Son sayfaları ise salya sümük ağlayarak okudum. Kötü sonla bitmedi ama ben tüm bu karakterlere veda ettiğim için hüzünlüydüm. Gençliklerine, aşklarına şahit olduğum o iki karakter, Tatyana ve Alexander'a veda edecektim. Yazar kısım kısım ilk kitaptan sahneler eklemişti. O sahneleri okurken ayrı bir hüzün yaşadım. Tonla şeyi atlattıktan sonrasını okumak gerçekten çok farklı duygular hissettirdi. O ilk kitabın yeri bende her zaman ayrı olacak. 17 yaşındaki Tatyana'nın yeri bende her zaman ayrı olacak. Gözlerimin önünde güçlü bir kadına dönüşmesi, savaşın verdiği ağır yükle birlikte çocukluktan çıkıp olgunluğa erişmesi ve tüm bunları okumak mükemmeldi. Son kitaptaki olaylara rağmen. Bu kitaplarla tanışmadıysanız mutlaka okumanızı öneriyorum. Tekrar ediyorum, son kitaba rağmen çok güzel bir seriydi. Yaz Bahçesi'ndeki olaylar yüzünden ilk iki kitabı çöpe atacak değilim. O yüzden bu serinin bende apayrı bir yeri olacak.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
"Taş gibi sertleşmiş ekmeği her biri bir deste büyüklüğünde dört eşit parçaya böldü. Sonra desteleri yine ikiye böldü. Birer parçayı sabaha sakladı. Diğer yarıları dört tabağa koydu. Bir tabağı kız kardeşinin, bir tabağı kendisinin, bir tabağı Alexander'ın önüne, bir tabağı da annelerinin sandalyesine koydu. Çatal bıçak alıp kendi payından bir parça kesti. Ağzından bir damla kan damladı. Görmezlikten geldi. Ekmeği ağzına götürüp birkaç dakika çiğnedikten sonra yuttu. Ekmekte küf tadı vardı ve hafifçe de saman tadı geliyordu. Alexander kendi payını çoktan bitirmişti. Daşa da bitirmişti. Kızlar annelerinin payına ya da annelerinin boş sandalyesine hiç bakmadılar. Artık Daşa ve kendi sandalyesi dışındaki bütün sandalyeler boştu. Bir damla daha masaya damladı. Ablası birkaç gün önce ölen annelerinin önüne diz çöküp Tatyana'ya ne öğretmişti. "Günlük ekmeğimizi bize bağışla," dedi Daşa."
SPOILER
Kitapta katlanamadığım 2 olayı açıklıyorum. Yaz Bahçesi hakkında spoiler yemek istemeyenler lütfen bu bölümü okumasın.
1. Olay: Alexander'ın Tatyana'yı aldatması ve hamileyken Tatyana'yı dövmesi. Bu benim açımdan asla ama asla kabul edilebilir bir durum değil. Bu olaylar yaşanırken neler hissettiğimi az çok tahmin edebiliyorsunuzdur. Tüm bunların üzerine Tatyana'nın Alexander'ı çabucak affetmesi ise ayrı bir iğrenç durum.
2. Olay: Tatyana ve Alexander'ın oğulları Anthony, büyüyor ve 21 yaşına erişiyor. İkinci kitaptan hatırladığımız Tatyana'nın hemşire arkadaşı (Tatyana Alexander'ı kurtarmaya gittiğinde bebek Anthony'i bıraktığı kişi) Vikki, meğerse Anthony ile 4 yıldır birlikteymiş. Bildiğiniz 17 yaşından beri Vikki ile Anthony yatıyormuş! Bu nasıl bir iğrençlik? Sen o çocuğun bebekliğine bakmış insansın. Büyüdüğünde onunla nasıl birlikte olabilirsin Vikki?
