.

NEPTÜN CİNAYETLERİ KİTAP YORUMU


Kitap Adı: Neptün Cinayetleri
Özgün Adı: The One I Left Behind
Yazar: Jennifer McMahon
Yayınevi: Ephesus

Jennifer McMahon'un kalemine aşığım... Her yazdığı kitap bende derin izler bırakıyor ve sürükleyici kalemi sayesinde kitabı bir çırpıda bitirmemi sağlıyor. Yazarın Söylemeyeceğine Söz Ver, Kayıp Kızlar Adası ve Şeytanın Eli kitaplarını okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabında da diğer kitaplarındaki gibi mest oldum. Mükemmeldi!


Karakterler, olay örgüsü, konu, betimleme, anlatım, gizem ve diğer ayrıntılar kesinlikle mükemmeldi. Kısacası her şeyiyle kusursuzdu. Kitabı okuduğum süre boyunca dünya ile iletişimimi kopardım ve kitaba odaklandım. Karakterlerin yaşadıklarını ben de yaşadım. Onların bulunduğu yerlere gittim, onlarla birlikte bazı duyguları tattım. Kitap adeta beni içine hapsetti. Elimden bırakamadım...

Kitapta Vera gibi kimi karakterlerden nefret ettim, kimi karakterleri de kendime çok yakın buldum. Karakterlere karşı beslediğim duygular, kitabın beni ne kadar içine soktuğunun en büyük göstergelerinden biri.

Yazar neredeyse onlarca karakter yaratmış. Bir katil arıyoruz. Onlarca kişinin arasından kim katil çıkacak? En yakınındaki mi? Yoksa hiç tanımadığın biri mi? Katilin kim olduğunu ve gizemi çözmek için ise kitabı bir çırpıda bitirmek olası.

Neptün Cinayetleri'nde olaylar 1985 ve 2010 yıllarında geçiyor. Yani bir bölüm 1985 yılında yaşanan olayları, diğer bölüm ise 2010 yılında yaşanan olayları okuyoruz. Bunu duyduğunuzda sakın kitabın karışık bir olay örgüsü olduğuna dair düşüncelere kapılayım demeyin. Çünkü yazar 2 tarihte de yaşanan olayları müthiş bir çizgi ile birbirinden ayırmış.


1985 yılının anlatıldığı bölümlerden sonra 2010'lara geçmek istemedim, 2010'ların anlatıldığı bölümün sonlarında da 1985'lere geçmek istemedim. Çünkü her iki yılın anlatıldığı bölümün sonunda da şok etkisi yaratan olaylar yaşanıyor ve içimde o yılda yaşanan olayların anlatıldığı bölüme geçme hissi uyanıyor.

Kitabın akıcılığına gelecek olursak, şüphesiz şahaneydi. Bir oturuşta bitirebileceğiniz ve bitirdikten sonra ağzınızın açık kalmasına neden olacak bir kitaptı.


Neptün Cinayetleri'nde açıklığa kavuşmayan bazı kısımlar vardı. Artık yazar o kadar çok olay yaratmış ki düğümlerin hepsini çözmeyi unutmuş. O kısımlar nedeniyle kitaptan 1 puan kırdım.

KONUSU

1985 yılında Neptün adı verilen bir katil, kaçırdığı kadınların sağ ellerini kesiyor ve süt kabının içine koyarak polis merkezinin önüne bırakıyor. 5 gün sonra ise kaçırılan kadınların çıplak bedeni, halka açık meydanlarda terk edilmiş bir şekilde bulunuyor.

25 yıl sonra yani 2010 yılında en son kurban olan ve cesedi asla bulunamayan Vera ortaya çıkıyor. Olayların sarpa sarmasıyla birlikte gizem yavaş yavaş çözülmeye başlıyor.


Yazar muazzam bir konu bulmuş ve bu konu üzerinden mükemmel bir kitap çıkarmış. Neptün ismi verilen katilin kim olduğunu öğrenince eminim siz de benim gibi çok şaşıracaksınız.


Kitap için hazırladığım videoyu izlemek için buraya tıklayabilirsiniz. Instagram hesabım @haveyoumetmyblog 'u takip etmeyi unutmayın. Kitapla ilgili görüşlerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz.


ALINTI

"Sizi görmek ne güzel, Bayan Dufrane." dedi, arkadaş canlısı bir sesle. Reggie, o an Vera'nın gözlerinde ani bir değişiklik olduğunu fark etti. Annesinin bakışları kararmış gibiydi. Ardındn kadının gözlerinden yalnızca korku okundu ve Vera ansızın kulakları sağır edercesine çığlık atmaya başladı.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

BİR ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜ KİTAP YORUMU


Kitap Adı: Bir Çöküşün Öyküsü
Özgün Adı: Geschichte Eines Untergangs
Yazar: Stefan Zweig
Yayınevi: İş Bankası

Zweig, Bir Çöküşün Öyküsü'nde belirlediği konu adı altında derin mesajlar vermeyi amaçlamış. Aynı zamanda da bu mesajı verirken okuyucuyu kitaptan soğutmamayı başarmış.



Yarattığı kadın karakterleri hayata geçirmeyi ve inandırıcı kılmayı çok iyi başaran yazarlardan biri, Stefan Zweig. Bu kitabında yarattığı kadın karakter olan Madame de Prie de oldukça gerçekçi ve çok tanıdıktı.

Kitabı beğenmemin en büyük sebeplerinden biri, altında yatan mesajdı. Geçmişten günümüze hiçbir zaman yok olmayan koltuk sevdalıları o dönemin Fransası'nda da var.

Kitabın adından da anlaşılacağı üzere 'Bir Çöküşün Öyküsü'nü okuyoruz. Madame de Prie'in çöküşünü.
48 sayfalık bir kitapta birçok olayı ele alan Zweig, bu kitabıyla da beni tavlamayı başardı ve beğenimi kazandı. 

Eğer Modern Klasikler Dizisi'nden bir kitap okumak istiyorsanız Stefan Zweig başlamanız için en iyi yazarlardan biri olacaktır. 

KONUSU

Fransa Sarayı'nda ipeğe ve rahata alışan Madame de Prie, Kral tarafından Normandiya'ya sürüldüğünde rahat yaşamdan uzaklaşarak değer görmeyen biri haline dönüşüyor. Artık etrafında onu pohpohlayacak insanlar olmadığı için kendi içinde yaşadığı savaş git gide büyüyor. Bir türlü kibirli düşüncelerinden sıyrılamayan Madame, yeni planlar peşine düşüyor. O planlar ise onu daha da kötüye sürüklüyor.


ALINTILAR

"Ne yapacağını bulamıyordu; içinde her şey susmuş, yüreğinin anlamlı müziği, anahtarı kaybolmuş müzikli saat gibi ölmüştü."

"Talihin ilerlemekte olan arabasından bir
 kez düşen kişi,arabaya bir daha yetişemezdi."

"Çünkü tarihin akışı, zorlanmaktan hoşlanmaz, kahramanlarını kendisi seçer, ne kadar zorlasalar da davetsiz gelenleri hiç acımadan geri çevirir; kaderin arabasından düşen olursa onu artık yukarı çekmemek gerekir."


"Daha şimdiden hayalinde intikamın tadını çıkarıp öfkesini bununla bastırdı."


Kitapla ilgili görüşlerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Ayrıca beni Instagram hesabım @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

HUZURSUZLUK KİTAP YORUMU



Kitap Adı: Huzursuzluk
Yazar: Ömer Zülfü Livaneli
Yayınevi: Doğan Kitap

Karakterlerinin yaşanmışlıkları içinize işleyecek, bitirdikten sonra sizi belki de şimdiye dek varlıklarından haberdar dahi olmadığınız ya da yalnızca adını duyduğunuz insanların diyarına alıp götürecek ve her baktığınızda içinizi acıtacak bir kitabın yorumunu okuyorsunuz an itibariyle. Arkanıza yaslanın ve okumaya devam edin. Zira bu kitap sizi insanlığın aslında ne olduğu konusunda düşüncelere sürükleyecek.

Evet, bu kitap beni insanlığın ne olduğu konusunda düşündürdü. Düşündürmekle kalmadı, yeryüzünün en tehlikeli, en acımasız ve incitmekten, yakıp yıkmaktan, kırıp dökmekten, kan akıtmaktan zevk alan canlısının insan olduğunu acı bir şekilde gösterdi.



Livaneli yine yapmış yapacağını. Her kitabı neredeyse bilgi yumağı olan yazar, bu kitapta da beklentilerimin çok üzerinde bir yaşanmışlıkla çıkıyor karşıma. Hikayenin özünü kavrayabilenlerin zevkle okuyacağı türden bir yaşanmışlık bu. Dünyaya bakış açılarımız, ideolojilerimiz, dinimiz, ırkımız, dilimiz ne olursa olsun özünde hepimizin insan olduğunu hatırlatır bana bu yazar.

İnsanlık nedir? Kendi çıkarları ya da düşünceleri uğruna başkalarını harcamak mı? Kendinden olmayanı hakir görmek mi? Kan akıtmayı mubah saymak mı? İnançları kullanıp insanları sömürmek mi? Hayır hayır, hiçbiri değil! İnsanlık ilahi bir buyruk. Tanrı'nın yüzyıllardır gönderdiği ilahi kitaplarda anlattığı saf iyi niyet. Oysaki biz insanlar yani çoğumuz, insanlıktan zerrece nasiplenmemişiz. İşte Livaneli'nin bize söylediği, ayrıştırmadan ötekileştirmeden önce insan olduğu için kabullenmek herkesi. Önyargılardan arınıp iyi niyet odaklı yaklaşmak insanlara, bizden olmayanlara.

Kesinlikle okunması gereken ve bir şeylerin farkına varmanızı sağlayacak bir eser. Bu kitap, dünyada sizden habersiz nelerin yaşandığını öğretecek, siz sıcacık yatağınızda dünyevi dertlerinizi düşünürken onlarca kez tecavüze uğrayan, zorbalık ve zulüm gören insanların varlığını hatırlatacak.

Livaneli, gerçekte yaşanan olaylardan hikayeler üretmeyi çok iyi bilen bir yazar.



KONUSU

Mardin'de doğup büyüyen ve İstanbul'da gazetecilik yapmaya başlayan İbrahim, çocukluktan beri arkadaş olduğu Hüseyin'in ölüm haberinin gelmesi ile birlikte Mardin'e gider. Hüseyin'in ani ölümünün ardında yatan sır perdesini aralamaya çalışan İbrahim, şok edici gerçeklerle karşılaşacaktır. Mardin'de vurulup 2 ay sonra Amerika'da ölen Hüseyin'in hikayesi ciğer yakan bir hal alacaktır.



ALINTILAR

"Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris, sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden, içmeden, aç, susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca da bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu'nun adeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur."



"..biz, bu ülkenin okuryazarları, boşluğa düşen bir trapezci gibiydik. Doğu askısını bırakmış, Batı askısını da yakalayamadan aşağı düşmüştük." 

"Bizim türümüzün bu dünyada yaşamaya, hem birbirini hem dünyayı yok etmeye hakkı yok, hepimizin içinde korkunç bir canavar yaşadığı yadsınamaz bir gerçek diye düşündüm." 

Zülfü Livaneli'nin Huzursuzluk kitabı benden hakkı ile 10 puan almayı başardı.

Kitapla ilgili hazırladığım videoya buradan ulaşabilirsiniz.

Beni Instagram'da @haveyoumetmyblog hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Ayrıca kitapla ilgili görüşlerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

KAZANANIN LANETİ KİTAP YORUMU



Kitap Adı: Kazananın Laneti
Özgün Adı: The Winner's Curse
Yazar: Marie Rutkoski          
Yayınevi: Pegasus

Büyük umutlarla okumaya başladığım Kazananın Laneti ne yazık ki benim için hüsranla sona erdi. Yani beğenmedim. Kitap boyunca sürekli bir şeylerin beni cezp etmesini ve olayların doruk noktasına ulaşmasını bekledim. Bu beklentilerimse cevapsız kaldı.

2 günlük bir sürede bitirmiş olmama rağmen akıcı olduğunu söyleyemeyeceğim. Aksine okurken beni yer yer yordu. Kitabın dili biraz karışık ve düşündürücüydü.

150. sayfaya kadar kitapta hiçbir hareketlilik yoktu. Hareketlerin yavaş yavaş ortaya çıktığı vakitse keyif alamadım. Çünkü fazlasıyla duygu eksikliği vardı.

Fantazya türünün bir örneği olan Kazananın Laneti,  arka kapakta yazılana göre içinde aşkı da barındırıyor. Ancak aşka dair hiçbir duygu kitapta işlenmemiş. Kitapta bir aşk var mı? Evet. Ancak aşkı işleyebilecek kadar duygu yok.



Sanırım bu duygu yoksunluğunun sebebi kitabın kahraman bakış açısı ile anlatılmamasından kaynaklanıyor. Bence bu tarz kitaplar birinci ağızdan anlatılsa okuyucuyu daha fazla etkiler.

Kitapta bazı yükseliş noktaları bulunuyordu. Ancak bu yükseliş noktaları yani olayların alevlendiği kısımlar hiç tat vermedi. Bu tarzda okuduğum diğer kitaplara baktığımda bu türden sahnelerin daha canlı bir anlatıma sahip olduğunu görüyorum. Canlı anlatım sayesinde olaylar okuyucunun gözünde daha rahat canlanıyor ve okuyucu kitaba kendini daha rahat verebiliyor.


Bir de kitaptaki Kerstel ve Arin karakterlerinde başkahraman niteliği bulunmuyordu. Tamam, olaylar bu iki kişinin etrafında dönüyor ancak sanki başkahramanlar onlar değilmiş de başkalarıymış gibi davranıyorlardı. Yani lider ruhlu karakterler değillerdi.

KONUSU

Bundan 10 veya 15 yıl önce Herraniler'in yaşadıkları bölgeye bir savaş açarak bölgeyi ele geçiren Valoryalılar hakimiyet kurmuşlar. Yerel halk olan Herraniler'i köleleştirerek onların evlerine, saraylarına yerleştirmişler ve sosyal bir sınıf oluşturmuşlar.

Valoryalı  General Trajan'ın kızı olan Kerstel köle pazarından gözüne kestirdiği Herranili köleyi fahiş bir fiyata satın alıyor. Köle Arin ile zamanla yakınlaşmaya başlayan Kerstel'in hakkında dedikodular çıkıyor. Birbirinden hoşlanan ikilinin hikayesi hiç beklenmeyecek bir noktaya ulaşıyor.

Her ne kadar ilk kitabı beğenmesem de ikinci kitap olan Kazananın Suçu'nu alıp okumayı planlıyorum.


Kazananın Laneti benden 10 üzerinden 5 puan aldı.

Beni Instagram'dan @haveyoumemyblog hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Ayrıca kitapla ilgili görüşlerinizi yorum olarak bırakabilirsiniz.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

HER BOOKSTAGRAM'IN UYMASI GEREKEN 6 KURAL



Uzun zamandır bu başlık adı altında bir yazı yazmak istiyordum. Bu yazı hem Bookstagram'a yeni başlayanlar için bir öneri niteliği taşıyor, hem de her Bookstagram'ın ilerleyebilmesi ve gerçekten kusursuz bir Bookstagram olabilmesi için uyması gereken kuralları kapsıyor.

1) Booktagram'da Kitap Yorumlama

Bookstagramlar'ın %70'lik bir kısmı kitap yorumlamayı çok farklı algılıyor. "Çok beğendim!" veya "Hiç beğenmedim." demek ne yazık ki kitap yorumlamak değil. Okuduğu kitabın dilini, karakterlerini, kurgusunu, olay örgüsünü, yazım stilini ve akıcılığını eleştirmeden o kitabı yorumlamış sayılmazsınız. O yüzden kitap yorumlarında ince düşünmek gerekir. Ayrıca kitap yorumunun uzun olması da güzel yorumlandığı anlamına gelmez. 2 satır kitabı yorumlayıp 3 paragraf konusunu anlatırsanız yine kitabı yorumlamış olmazsınız. O yüzden konudan sadece kısa bir şekilde bahsedip kitap yorumunu uzun tutmanız sizin için daha iyi olacaktır.

2) Kitap Yorumlarında İmla Kuralları

Kitap yorumlarında dikkat ettiğim ilk noktalardan biri imla kurallarına uyulup uyulmadığı. Çünkü ben eğer bir yorumda imla hatasına rastlarsam yorumun kalan kısmını okumam. Sonuçta Bookstagram ortamındaki herkes kitap okuyup yorumlayan insanlar olduğu için kesinlikle bu noktaya dikkat etmeli. Bilinmiyorsa bile öğrenilmeli. Yazım yanlışları belki kişinin o kelimenin doğru yazılışını bilemediğinden kaynaklanabilir. Ama 'de-da' ve 'ki' bağlacının yanlış yazılması kesinlikle öğrenilmediğinden kaynaklanıyor. Bunu öğrenmesi ise zor değil. Bu arada büyük ve küçük harflerin yazımı, noktalama işaretlerine de dikkat edilmeli.

Not: Bağlaç olan 'de' ve 'ki' ayrı, ek olan ise birleşik yazılır.



3) Fotoğraf Çekimi

Eğer Booktagram'ınızın insanlar tarafından sevilmesini istiyorsanız fotoğraf çekimine önem vermelisiniz. Bunun için kesinlikle bir fotoğraf makinesine ihtiyacınız yok. Elimizde bulunan akıllı telefonların kamerası bile günümüzde 8 MP. Bunun için doğru açıyı bulmak ve ışığı iyi ayarlamak çok önemli. Fotoğraflarınızı yapay ışıkta değil de gün ışığında çekmek daha kaliteli olacaktır. Ayrıca fotoğraflarınızın şık görünmesi için kitaba ve ortama uygun bazı objeler kullanmanız alımlı görünmesini sağlayacaktır. Güzel fotoğraflar çekmenin kuralları için internetten ders dinleyebilirsiniz.

Bir de bana sürekli nasıl bu kadar kaliteli fotoğraflar çektiğimi soruyorsunuz. Ben Canon'un 650D modelini ve 50 mm f 1.8 lensini kullanıyorum. Lisede okuduğum gazetecilik bölümünde aldığım fotoğrafçılık derslerinin de buna katkısı oldukça büyük.

4) Sahte Yorumlar

Eğer bir yayınevinden size kitap gelmişse kesinlikle yayınevi gönderdiği için sahte yorumlar yapmayın. Bu insanların sayfanıza olan güvenini sarsacaktır. Eğer yayınevi siz kötü yorum yaptığınız için sponsorluğu kesecekse kessin. İnsanların sayfanıza olan güveni daha önemli.



5) Bookstagram'da Özgünlük

Bookstagram'da uyulması gereken en büyük kurallardan biri de özgünlük. Kimsenin taklitçisi olmayın. Tabi ki birilerini örnek alabilirsiniz, birilerini Bookstagram idolü olarak görebilirsiniz. Ancak o kişinin taklitçisi olmayın. Çünkü takipçiler bunu fark ediyor ve taklit edilen kişiye bildiriyor. Benim de başıma bu türden olaylar sıklıkla geliyor. Türk Bookstagramlar'ı taklit etmek yerine yabancı Bookstagramlar'dan fikirler edinebilirsiniz. Ben öyle yapıyorum. Çünkü bir yerden sonra kendi fikirlerim tükeniyor.

6) Kişiler Arası Tartışmalar

Bookstagram ortamında kimseyle tartışmamaya özen gösterin. Tabi ki bazı kişilerle aranızda tatsızlıklar olabilir ama bunu kesinlikle sayfanıza yansıtmayın. Çünkü insanlar sizi kitap önerileriniz ve paylaşımlarınız için takip ediyor. Siz birisiyle herkesin önünde tartışmaya girdiğinizde haklı da olsanız haksız da olsanız itici duruyor. Ben özellikle bu kurala çok fazla dikkat ediyorum. Şu ana kadar kimseyle büyük tartışmalar yaşamasam da insanlar olay yaratacak şeyler buluyor.

Örneğin geçenlerde karşılıklı takipleştiğimiz bir Bookstagram, hikayesinden açık açık bana göndermede bulunmuş. Hikayesini bile izlemeye değer görmediğim bir insanın bana göndermede bulunması tabi ki umurumda olmadı. Yazdığı göndermeyi de arkadaşlarımdan öğrendim. Yaptığım tek şey engellemek oldu. Bu kadar. Ne bir tartışmaya girdim, ne de bir olay çıkardım. Bırakın onlar konuşsun, siz engelleyin ve geçin.


Bu yazımda herkesin mutlaka uyması gereken kurallardan bahsettim. Bence Bookstagram açmak isteyenlere çok iyi bir tavsiye yazısı oldu. Ayrıca bu yazıyı okuduktan sonra belki kendi yanlışlarının farkına varanlar ve bu kurallara uymak isteyenler olur.

Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyin unutmayın. Yazımla ilgili görüşleriniz varsa aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

Hakkımda

Selam, ben Emirhan! Blogumla tanıştın mı? Burası benim kitap eleştirileri, dizi/film önerileri yaptığım, yeri geldiğinde ise bazı konularda fikirlerimi sunduğum bir blog. Bloguma göz atmaya hazır mısın?

Blogu Takip Et (Yeni)

Blogumda Ara

Instagram Hesabım

Etiketler

Haveyoumetmyblog

Translate

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *