ÜNİVERSİTEDE İLK HAFTAM NASIL GEÇTİ?
02 Ekim
25.09.2017 tarihinde ilk üniversite deneyimimi yaşamış oldum :) Kulağa her ne kadar saçma gelse de benim için oldukça heyecan verici bir ilk gündü. Bilmeyenleriniz için: Beykent Üniversitesi'nde %75 burslu İngilizce Yeni Medya okuyorum. Ancak şu anda hazırlıktayım, daha kendi bölümüme geçmiş değilim. Bölümüm aslında Beykent Üniversitesi'nin Ayazağa Kampüsü'nde yer alıyor. Ama hazırlık için Beylikdüzü Kampüsü'ne gidiyorum. Gelecek yıl Ayazağa'ya geçeceğim.
Daha fazla uzatmadan ilk günüm nasıldı bahsetmeye başlıyorum. Şanslıyım ki lisedeki en yakın arkadaşımla aynı üniversiteye düştük. Bölümlerimiz farklı ama ikimiz de İngilizce okuduğumuz için hazırlıktayız. Okula kayıt olurken girdiğimiz sınavda her ne kadar aynı dereceyi almış olsak da sınıflarımız aynı değil, yan yana.
Benim karakterimde insanlarla çabuk kaynaşıp ve samimi olmak yok. Tipik bir akrep burcuyum diyebilirim. Dışarıdan her ne kadar soğuk görünsem de benimle tanıştıktan sonra ne kadar sıcak olduğumu görebilirsiniz. Bu yüzden en yakın arkadaşım veya tanıdığım biri yanımda olmasaydı ilk gün heyecanıyla neler yapardım bilmiyorum.
Dersim 8.30'da olmasına rağmen ben sabah 6.00'da uyanıyorum. Neden? Çünkü okulum Beylikdüzü'nde...
Daha gün ağarmadan ben yollara düşmüş oluyorum ve ben yoldayken güneş yavaş yavaş doğmaya başlıyor. Bir de bunun kış mevsimini düşünsek ne olur bilmiyorum....
İlk gün en yakın arkadaşımla geç kaldık :) Çünkü yolun o kadar uzun süreceğini hesaba katmamıştık. Bir de kat kat dolaşıp sınıflarımızı aramaya kalkınca baya bir geç kalmış olduk. Derse ilk girdiğimde İngilizce konuşan bir kadın ders işliyordu. Sonradan öğrendim ki aslen Londralı'ymış ve adı Christina'ymış. İlk başlarda kimsenin Türkçe konuşmaması ve herkesin İngilizce anlaşması beni güldürdü. Haftanın ilk gününe ve son gününe bakıyorum da ne çabuk alışmışım.
İlk iki ders Ms. Christina'nın ve son iki ders Mr. Özkan'ın. Mr. Özkan ise Türk. Aslında Türkçe biliyor ama ağzından bir tane Türkçe kelime duyana aşk olsun. İlk günden ders işlemeye başladık ne yazık ki.
Arkadaşlarımdan bahsetmek gerekirse... Sanki herkes daha önceden arkadaşmış da ben sonradan katılmışım gibi. İnsanlar ne çabuk kaynaşıyor böyle? Sınıfta dönen espriler, şakalar falan filan.... Sınıfımız zaten 15 kişilik ve insanlar çabuk kaynaşıyor, ben biraz dışarıda kaldım gibi oldu :/
İlk günden numaralarımız alındı ve bir WhatsApp grubu oluşturuldu tabii ki :) Ben konuşmalara fazla katılmasam da okumadan geçmiyorum :D
İkinci gün ilk günün aynısı gibiydi. Ama suratlar ve isimler yavaş yavaş tanıdık gelmeye başladı. Üçüncü günde ise birileriyle yavaş yavaş iletişim kurmaya başladım.
İlk üç güne kadar sınıfta pek konuşmuyordum. Derslerde falan söz almıyordum. Ama son iki günde kendimi biraz daha öne atmaya başladım.
Bir de şöyle bir şey var. Benim İngilizce seviyem iyi. Lisedeyken sınıfta en iyi İngilizcesi olanlardan biriydim. Ama hazırlıkta herkes benimle aynı seviyede ve herkesin İngilizcesi çok güzel. Bu yüzden biraz şaşırmış ve hayal kırıklığına uğramış oldum :/
4. gün yani perşembe günü artık birileriyle gerçekten diyaloglar kurmaya başladım ve derslere katılmaya başladım. Sanırım o gün sınıf arkadaşlarımla birlikte terasa gittik ve birbirimizi biraz daha yakından tanıdık.
Bu arada ilk hafta dersler hafif olur diye düşünmeyin çünkü neredeyse her gün ödev verdiler ve onları yapacağım diye canım çıktı.
Son gün sınıfımıza yeni biri geldi ve yanıma oturdu. Kapalı bir kızdı ve yaşının benden büyük olduğu belliydi. Ayrıca Türk de değildi. Ms. Christina derste ona yardımcı olmamı söyledi ve ben de öyle yaptım. Sonradan öğrendim ki adı Lama imiş ve Suriyeli imiş. Önümüzdeki hafta onunla da samimi olmayı düşünüyorum :)
Son olarak dersleri İngilizce işlediğimizden olsa gerek artık her şeyi İngilizce düşünmeye başladım. Örneğin birinini söylediği veya kafamda kurduğum bir cümleyi hemen İngilizce'ye çeviriyorum. İlk haftadan böyle bir gelişme göstermem bence çok iyi :)
İlk hafta okulu pek fazla gezme fırsatı bulamadım. Bu yazım üniversiteye yeni başlayanlara ve başlayacak olanlara umarım bir tavsiye niteliğinde olur. Bahsedeceklerim bu kadardı. Kendinize iyi bakın. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere :)
Yazımla ilgili düşüncelerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın :)
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
GAGA: FIVE FOOT TWO BELGESELİ İZLE / YORUM
01 EkimAz önce Gaga: Five Foot Two'yu izledim ve sıcağı sıcağına düşüncelerimi paylaşmak istedim. Muazzam bir şeydi. Bu kadına tekrar aşık olmamı sağladı. Yıllardır Lady Gaga'nın büyük bir hayranıydım ancak bu yönünü daha önce hiç görmemiştim.
Belgeselde Lady Gaga'nın kostümlerinin, makyajının ve peruklarının ardındaki kadını görüyoruz. Bu kadın, daha önce yüzlerce, hatta binlerce kez farklı kostümlerle gördüğümüz kişinin ta kendisi. Ancak bu sefer karşımıza yalın olarak çıkıyor. İç dünyasıyla birlikte...
Belgeselde hem Stefani'nin, nam-ı diğer Lady Gaga'nın son çıkardığı albüm olan Joanne'in tasarlanış sürecini, hem albümün onun için anlamını, hem son birkaç yıldır yaşadığı hastalığı izliyoruz.
Bildiğiniz üzere Gaga, müziğe ara verdiğini açıkladı. Joanne World Tour sırasında acılarına daha fazla katlanamayarak turneyi yarıda bıraktı. Şu anda iyileşme sürecinde. Hastalığının adı, Fibromiyalji. Fibromiyalji, kas yorgunluğuna neden oluyor ve kişiye fazlasıyla acı veriyor. Bunu belgeselde görebilirsiniz. Gaga acı çekiyor, hatta ağlıyor.
Son birkaç yıldır bu acı ile yaşayan Gaga'yı izlemek bana ne yalan söyleyeyim acı verdi. Onu o halde görmek gerçekten üzdü.
Gaga'nın iç dünyasını yansıtan bu belgesel Netflix tarafından çekildi ve 22 Eylül tarihinde yayımlandı. Albümün yapılış sürecini izlemek, kliplerin perde arkasını görmek bana keyif verdi.
Aynı zamanda Gaga'nın Superbowl Devrearası Şov'u çok konuşulmuştu. Belgeselde Gaga'nın şova hazırlanışını da izliyoruz. Bunların yanı sıra Madonna ve Gaga arasındaki çekişmeye de yer verilmiş. Gaga açık bir şekilde Madonna'nın yaptıklarından bahsediyor.
Belgeselin IMDb'si şu anda yüksek görünüyor ve bazı sitelere de düşmüş durumda. İzlemek isterseniz aşağıya linki bırakacağım.
İster Lady Gaga hayranı olun, ister olmayın ama bu belgeseli mutlaka izleyin. Gaga'nın iç dünyasına inmek ve onun da bizim gibi olduğunu görmek size keyif verecektir.
Ancak izlemeden önce de şunu göz önün de bulundurmalısınız ki belgesel acemilik içermektedir. Çok profesyonel bir şey beklemeyin benden söylemesi.
Film Linki: Buraya Tıklayın...
Joanne Albümünden 5 Şarkı Önerisi:
1) John Wayne
2) Joanne
3) Dancin in Circles
4) Million Reasons
5) Perfect Illısuon
Siz de belgesel hakkındaki görüşlerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
OKULA DÖNÜŞ ALIŞVERİŞİ: H&M, COLIN'S...
24 EylülBildiğiniz üzere bu sene üniversitede ilk yılım ve nedense gereğinden fazla stres, heyecan yaptım. Bu stresi bir alışverişle üzerimden atayım dedim. Sonuç olarak kendime üniversitede giyilmek üzere yepyeni, pırıl pırıl kıyafetler aldım. Alışverişimin neredeyse tamamını H&M'den yaptım. Çünkü H&M'i diğer markalara göre daha kaliteli buluyorum. Ayrıca mükemmel parçalar var. Son 1 aydır sürekli H&M'e gidip gözüme bazı parçaları kestiriyordum. Bu alışverişimde de o parçaları nihayet alabildim. O zaman alışverişe geçelim :)
Uzun zamandır bir kot ceket almak istiyordum ancak ne rengini ne de modelini beğendiğim bir tanesine rastlamıyordum. Bu ceketi görünce daha iyisini bulamayacağımı anlayarak sepetime attım. Üzerindeki eskitilmiş kesimler hoşuma gitti. Bu ceketi alarak en büyük ihtiyacım olan parçayı satın almış oldum. Bu arada ürünlerin fiyatlarını en aşağıya yazacağım. Oradan bakabilirsiniz. Ayrıca ürünün linkini de aşağıya bırakacağım.
Bu sweatshirtü ilk gördüğümde hoşuma gitmemişti. Ama ablam ve kuzenim denemem için zorlayınca giymek zorunda kaldım. Omuz kesimleri o kadar güzel ki sanki vatkalı gibi duruyor. Üzerime güzel oturduğunu görünce diğerlerini bir kenara bırakarak bu sweatshirtü aldım. Bir an önce kış gelmeli ve bu sweatshirleri giymeliyim.
Bu pembe tişörtü kot ceketimin içinde nasıl göründüğünü merak ederek denedim ve pembeyle kot birbirine çok yakıştı. Pembe çok fazla tercih ettiğim bir renk değil ama kot ceketimle birleşince mükemmel bir görüntü oluşturdu. Ayrıca tişörtün pembesi çok fazla koyu olmadığı için normalde de giyerim diye düşünüyorum.
H&M'in Taksim şubesinde bu kalın çizgili basic tişörtün bedenini bulamamıştım. Hep büyük bedenleri kalmıştı. Marmara Forum H&M'de indirime düştüğünü görünce sepetime attım.
Aldığım bir diğer sweatshirt ise bu. Siyah ama üzerinde deri ile "We come from the future" yazıyor. Kollarında da aynı yazı var. Diğerlerine göre bu sweatshirt'ü daha az beğendim. Ama yine de idare eder.
Aldığım son sweatshirt ise gül kurusu mu denir yoksa açık pembe mi denir bilemediğim bu düz sweatsirt. Üzerinde hiçbir desen ve yazı yok. Ama ben bu tarz sweatshirlerin içine gömlek giymeyi tercih ediyorum. Bu sayede sadelik ortadan kalkıyor. Açıkçası bu sweatshirtü almamın en büyük nedeni fiyatının uygun olmasıydı :)
H&M'den aldığım son parça ise bu pantolon. Orada çok fazla pantolon denedim ancak beğendiklerimin bedenini bir türlü bulamadım. Ben de en azından beni şimdilik idare edecek bir pantolonum olsun diye bu sade kot pantolonu aldım.
H&M alışverişim bu kadardı. Aslında Taksim H&M'de çok fazla şey beğenmiştim ama Marmara Forum'da ne yazık ki beğendiğim parçaları bulamadım. Bazılarının ise bedeni yoktu. En çok da beğendiğim montun bedenini bulamama üzüldüm. Alışverişimin başlıca parçası o olacaktı. Ama dediğim gibi bedeni kalmamıştı. H&M alışverişim böyle biterken ertesi gün Taksim'e gittim ve kendime pantolon denemek istedim. Her mağazaya girdim ama gerçekten doğru düzgün bir şey bulamadım. O sırada Colin's'e girdim ve kolsuz bir kot ceket beğendim.
Kesinlikle aklımda bir kot ceket alma fikri yoktu ama 140 liradan 50 liraya düştüğünü görünce "Ben bunu bi ara giyerim yeaa" dedim ve kendime hakim olamadım. Hesapta yokken bi kot ceket daha almış oldum.
Arkadaşımdan öğrendiğime göre İstiklal Caddesi'nin sonlarına doğru Beyoğlu İş Merkezi denilen bir yer varmış ve her şey çok uygun fiyata satılıyormuş. Orada istediğin gibi bir pantolon bulabilirsin dedi. Ben de Beyoğlu İş Merkezi'ni ziyaret ettim.
Gerçekten birbirinden çeşit parçalar var ve hepsi şaşırtıcı derecede çok ucuz. Kendime bu gri kot pantolonu aldım. Kotlarımın rengi bana hep aynı tonlardaymış gibi geldiği için farklı bir renk denemek istedim. Üzerime de tam oturunca almak istedim. Bu arada Beyoğlu İş Merkezi'nde kasa sistemi olmadığı için satıcıyla pazarlık yapabilme şansınız bulunuyor. Taksim'e gittiğinizde mutlaka uğrayın.
Bu haki pantolonu da Beyoğlu İş Merkezi'ndeki başka bir mağazadan aldım. İlk defa bu tarz bir pantolon giydim ve modelini tam anlayamadım. Biraz kargocu pantolonuna benzettim ama bu pantolonun alt kısımları daha dar. Beli de biraz düşük. Gardırobumda bir farklılık olsun diye bu pantolonu da aldım. Alırken emin değildim ama şimdi iyi ki almışım diyorum.
Tüm bu alışverişleri yaparken kendime internetten de bir ayakkabı sipariş ettim. Korayspor denilen sitede spor ayakkabıları inceledim ve şimdilik beni idare edebilecek olanın siparişini verdim. Sanırım 2 gün içerisinde bana ulaştı. Numarada da bir sıkıntı yaşamadım.
İnternetten ayakkabı alacaksanız ve güvenemiyorsanız Korayspor'dan alışveriş yapabilirsiniz. Kesinlikle çakma ve replika ürün satmıyorlar. Son derece güvenilir.
Derkennn lenslerimin süresinin dolduğunu fark ettim.
FİYATLAR VE LİNKLER:
H&M Kot Ceket: ₺179.99
H&M Motifli Yeşil Sweatshirt: ₺89.99 Link için tıklayın...
H&M Siyah Sweatshirt: ₺89.99 Link için tıklayın...
H&M Siyah Desenli Sweatshirt: ₺89.99
H&M Gül Kurusu Sweatshirt: ₺29.99
H&M Kot Pantolon: ₺99.99 Link için tıklayın...
H&M Pembe Tişört: ₺19.99 Link için tıklayın...
H&M Yeşil Desenli Tişört: ₺24.99 Link için tıklayın...
H&M Çizgili Tişört: ₺24.99
Colin's 0 Kol Kot Ceket: ₺49.99
Haki Keten Pantolon: ₺75
Gri Kot Pantolon: ₺55
Puma Ayakkabı: ₺219 Link için tıklayın...
Optima Naturel Look Mavi Lens: ₺89.90 Link için tıklayın...
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Uzun zamandır bir kot ceket almak istiyordum ancak ne rengini ne de modelini beğendiğim bir tanesine rastlamıyordum. Bu ceketi görünce daha iyisini bulamayacağımı anlayarak sepetime attım. Üzerindeki eskitilmiş kesimler hoşuma gitti. Bu ceketi alarak en büyük ihtiyacım olan parçayı satın almış oldum. Bu arada ürünlerin fiyatlarını en aşağıya yazacağım. Oradan bakabilirsiniz. Ayrıca ürünün linkini de aşağıya bırakacağım.
Yaz bitti, kış yaklaşıyor derken kendimi sweatshirtlerin arasında buldum. Bu sweatshirt fotoğraflarda kahverengi gibi çıksa da aslında yeşil. Daha öncesinde gözüme kestirdiğim sweatshirtü karların arasında giydiğimi hayal ediyorum. Bu arada herkesin aksine benim en sevdiğim mevsim yaz değil kış. Bu sanırım kasım ayında doğmamdan kaynaklanıyor. Kış çocuğuyum diyebilirim. Yazın okulların tatil olması falan çok iyi ama o bunaltıcı sıcaklar beni benden alıyor, dışarı çıkasım dahi gelmiyor.
Bu pembe tişörtü kot ceketimin içinde nasıl göründüğünü merak ederek denedim ve pembeyle kot birbirine çok yakıştı. Pembe çok fazla tercih ettiğim bir renk değil ama kot ceketimle birleşince mükemmel bir görüntü oluşturdu. Ayrıca tişörtün pembesi çok fazla koyu olmadığı için normalde de giyerim diye düşünüyorum.
H&M'in Taksim şubesinde bu kalın çizgili basic tişörtün bedenini bulamamıştım. Hep büyük bedenleri kalmıştı. Marmara Forum H&M'de indirime düştüğünü görünce sepetime attım.
Aldığım bir diğer sweatshirt ise bu. Siyah ama üzerinde deri ile "We come from the future" yazıyor. Kollarında da aynı yazı var. Diğerlerine göre bu sweatshirt'ü daha az beğendim. Ama yine de idare eder.
Aldığım son sweatshirt ise gül kurusu mu denir yoksa açık pembe mi denir bilemediğim bu düz sweatsirt. Üzerinde hiçbir desen ve yazı yok. Ama ben bu tarz sweatshirlerin içine gömlek giymeyi tercih ediyorum. Bu sayede sadelik ortadan kalkıyor. Açıkçası bu sweatshirtü almamın en büyük nedeni fiyatının uygun olmasıydı :)
H&M'den aldığım bu tişörtün önündeki ayrıntıyı eve geldikten sonra fark ettim. Orada denemiştim, incelemiştim ama rengini ve arkasındaki deseni çok beğendiğim için almıştım. Önünde yer alan piramit ve göz deseni beni üzdü :/ Artık oraya rozet takarak mı kullanırım nasıl kullanırım bilmiyorum.
H&M alışverişim bu kadardı. Aslında Taksim H&M'de çok fazla şey beğenmiştim ama Marmara Forum'da ne yazık ki beğendiğim parçaları bulamadım. Bazılarının ise bedeni yoktu. En çok da beğendiğim montun bedenini bulamama üzüldüm. Alışverişimin başlıca parçası o olacaktı. Ama dediğim gibi bedeni kalmamıştı. H&M alışverişim böyle biterken ertesi gün Taksim'e gittim ve kendime pantolon denemek istedim. Her mağazaya girdim ama gerçekten doğru düzgün bir şey bulamadım. O sırada Colin's'e girdim ve kolsuz bir kot ceket beğendim.
Kesinlikle aklımda bir kot ceket alma fikri yoktu ama 140 liradan 50 liraya düştüğünü görünce "Ben bunu bi ara giyerim yeaa" dedim ve kendime hakim olamadım. Hesapta yokken bi kot ceket daha almış oldum.
Arkadaşımdan öğrendiğime göre İstiklal Caddesi'nin sonlarına doğru Beyoğlu İş Merkezi denilen bir yer varmış ve her şey çok uygun fiyata satılıyormuş. Orada istediğin gibi bir pantolon bulabilirsin dedi. Ben de Beyoğlu İş Merkezi'ni ziyaret ettim.
Gerçekten birbirinden çeşit parçalar var ve hepsi şaşırtıcı derecede çok ucuz. Kendime bu gri kot pantolonu aldım. Kotlarımın rengi bana hep aynı tonlardaymış gibi geldiği için farklı bir renk denemek istedim. Üzerime de tam oturunca almak istedim. Bu arada Beyoğlu İş Merkezi'nde kasa sistemi olmadığı için satıcıyla pazarlık yapabilme şansınız bulunuyor. Taksim'e gittiğinizde mutlaka uğrayın.
Bu haki pantolonu da Beyoğlu İş Merkezi'ndeki başka bir mağazadan aldım. İlk defa bu tarz bir pantolon giydim ve modelini tam anlayamadım. Biraz kargocu pantolonuna benzettim ama bu pantolonun alt kısımları daha dar. Beli de biraz düşük. Gardırobumda bir farklılık olsun diye bu pantolonu da aldım. Alırken emin değildim ama şimdi iyi ki almışım diyorum.
Tüm bu alışverişleri yaparken kendime internetten de bir ayakkabı sipariş ettim. Korayspor denilen sitede spor ayakkabıları inceledim ve şimdilik beni idare edebilecek olanın siparişini verdim. Sanırım 2 gün içerisinde bana ulaştı. Numarada da bir sıkıntı yaşamadım.
İnternetten ayakkabı alacaksanız ve güvenemiyorsanız Korayspor'dan alışveriş yapabilirsiniz. Kesinlikle çakma ve replika ürün satmıyorlar. Son derece güvenilir.
Derkennn lenslerimin süresinin dolduğunu fark ettim.
Sanırım yaklaşık 7 aydır mavi lens kullanıyorum. İlk aldığım lensler 3 aylıktı. Her üç ayda bir yeni bir lens almaktan bıktığım için bu sefer yıllık lens aldım. Ama her zaman aldığım lensin markasını değiştirmek zorunda kaldım. Bana sorarsanız önceki kullandığım FreshLook markalı lensler daha kaliteliydi. Bu markayı her ne kadar beğenmesem de almış bulundum. Lenslerimin rengini merak edenler için:
Lensleri nereden aldığımı soracak olursanız Lensmarket.com isimli siteden aldım. Akşam 4-5 gibi siparişi verdim ve yarım saat içerisinde kargoya verdiler. Ertesi gün saat 10-11 gibi de kargo elime ulaştı. Site her ne kadar güvenilir olsa da marka resmen rezaletttt :/
Okula dönüş alışverişim bu kadardı. Fiyatları ve ürünlerin linklerini aşağıdan bulabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
FİYATLAR VE LİNKLER:
H&M Kot Ceket: ₺179.99
H&M Motifli Yeşil Sweatshirt: ₺89.99 Link için tıklayın...
H&M Siyah Sweatshirt: ₺89.99 Link için tıklayın...
H&M Siyah Desenli Sweatshirt: ₺89.99
H&M Gül Kurusu Sweatshirt: ₺29.99
H&M Kot Pantolon: ₺99.99 Link için tıklayın...
H&M Pembe Tişört: ₺19.99 Link için tıklayın...
H&M Yeşil Desenli Tişört: ₺24.99 Link için tıklayın...
H&M Çizgili Tişört: ₺24.99
Colin's 0 Kol Kot Ceket: ₺49.99
Haki Keten Pantolon: ₺75
Gri Kot Pantolon: ₺55
Puma Ayakkabı: ₺219 Link için tıklayın...
Optima Naturel Look Mavi Lens: ₺89.90 Link için tıklayın...
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
OT DERGİSİ SAYI: 55 CHARLES BUKOWSKI
17 Eylül
Ot Dergisi Sayı: 55
Dergi Konusu: Charles Bukowski
Yayınevi: Ot
Ot Dergisi'nin bu ayki sayısında Charles Bukowski ele alınmış. Yakınlarından, dostlarından ve okurlarından onun nasıl biri olduğunu dinliyoruz. Sanırım şimdiye kadar hayatıyla ilgili en ilginç şeyler okuduğum yazar o. Tasasız fakat bir o kadar da kaygılı, boşvermiş ama hayatın getirdiği olumsuzlukları bünyesinde barındıran aynı anda birbirine zıt birçok şeyi bulabileceğimiz bir yazar. İnsanlar kadın düşmanı olduğunu söylese de o, "Beni daha önce okumuş insanların büyük bir çoğunluğu erkeklere daha kötü davrandığımı bilir." demiştir.
Bulut Uçar'ın deyimiyle "O hem dahi, hem şair, hem de ayyaş." Birçok romanının ana karakteri olan Chinaski aslında yazarın ta kendisi. Vurdumduymazlığının ve ahlaksızlığının altında büyük bir deha barındıran bu adama oyuncu Sean Penn hayat verir.
Eşi Linda, "Bence o yazdığı hayatı yaşadı." der. Ona şiir dergisinde okuduğu küçük bir şiirle aşık olur ve tanışırlar. Onu en iyi anlayanlardan biri eşidir.
Ot Dergisi'nde yakından tanıdığımız Aydilge, İhsan Oktay Anar, Lale Müldür, Dücane Cündioğlu, Hayko Bağdat, Haluk Levent, Haydar Ergülen, Tuna Kiremitçi ve Murat Menteş gibi isimlerin yazılarını bulabilirsiniz. Özellikle İhsan Oktay Anar'ın 'Sürmenaj' yazısını okumanızı tavsiye ederim.
Bir ninenin, bir doktorun ve bir ayakkabı ustasının hikayesi üzerinden yapılan sistem eleştirisi oldukça ilgi çekici. Anar, bu yazıda "Bizim bildiğimizi bilmeyenlere cahil ve bizim düşündüğümüz gösterişli konular üzerinde düşünmeyenlere de hiç düşünmüyor deriz." diyerek düşündürücü bir tespitte bulunmuş.
Haluk Levent'in 'Samimiyet Nasıl Ölçülür?' yazısı, sanatçının son dönemde sosyal medyada sevenleriyle olan samimiyetinin neden kaynaklandığını gözler önüne serecek nitelikte. "Çocukluğunun nasıl geçtiğini bilmediğiniz kişileri çok iyi anlayabileceğimizi sanmıyorum." diyerek çocukluğuna da atıfta bulunuyor.
Elif Türkölmez'in 'Balayı' yazısı, son birkaç yıldır sosyal medya üzerinden hayatını yaşayan insanlara yöneltilen okuduğum en güzel eleştirilerden biri.
Elif Ekinci'nin 'Tanpınar Moderndir' yazısı gerçekten dopdolu ve okumaya değer.
"İçime çöreklenmiş bir sığır var benim. Ben seni severim sevmesine de iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim." - Ali Lidar
İçerisinde çizgi romanların, karikatürlerin, film, kitap, sanatçı, sporcu kısacası hayatın içerisinden ilgimizi çekip okumaya değecek anekdotlar barındıran ve bundan sonraki süreçte de elimden düşürmek istemeyeceğim bir dergi.
Sanatçı Jehan Barbur Baba Öyküler adlı kitabında dostları Sevinç Erbulak, Fırat Tanış, Ece Temelkuran, Bülent Ortaçgil, Ezel Akay, Nebil Özgentürk gibi isimlerle olan hikayelerine yer vermiş.
"Bana anlattıkları hiçbir şeye ihanet etmeden onların gerçek seslerinin önlerine geçmemeye gayret ederek yazdım Baba Öyküler'i. İçlerinde bir yerde ara ara kendi öykümle de göz göze gelerek. Emanet aldığım her şeyi yazarak iade ediyorum. Hikaye, anlatanındır!"
Geçen ay okuduğum kitaplardan biri de bu şiir kitabı olan Ihlamur Günlükleri'ydi. İçerisinde birbirinden güzel şiirler barındıran bu kitaptan birkaç şiiri aşağıya bırakıyorum.
"İlkokuldaydık ve 'seni seviyorum' demek, sevdiğimiz çocuğun montunun yanına asabilmekti montumuzu. Ben hâlâ montumu..."
"Sana sevmeyi öğretene kazık atmayacaksın! Çünkü gerçek ustaların, en iyi numaralarını sonra saklamak gibi adetleri vardır."
"Ne zaman güzel bir bulut görsem, 'rimel süren kız şaşkınlığı'nda bakıyorum gökyüzüne; ağzın bir karış açık."
"Sanki bayram tatili buram. Herkes bir yere gitmiş gibi. Kalbim. Boş. Bomboş!"
Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
GENÇ ELİTLER KİTAP YORUMU
08 Eylül
Kitap Adı: Genç Elitler
Özgün Adı: The Young Elites
Yazar: Marie Lu
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Daha öncesinde Marie Lu'nun kaleminden çıkan Efsane, Deha ve Şampiyon'u okumuştum. Distopya türünde güzel eserlerdi. Şimdi ise Genç Elitler'i bitirdim ve bayıldım. Kesinlikle mükemmeldi. Evet, evet mükemmeldi. Bir çırpıda okunabilecek bir kitaptı. Dili kolay ve akıcıydı.
Yazarın yaratmış olduğu dünya ve karakterlere yüklemiş olduğu özellikler şüphesiz daha önce görülmemiş ve duyulmamış bir şeydi. Başkarakterimizin ise insanlar tarafından dışlanmış oluşunu sevdim.
Distopya okumak her zaman zordur. Yeni bir dünyayı keşfetmek ve karakterleri anlayabilmek çaba ister. Genç Elitler'de ise Kızıl Yükseliş'te olduğu gibi bir karmaşıklık yoktu. Her şey açık ve seçik ortadaydı. Karakterler ve olaylar kolayca kavranabilecek nitelikteydi. Arka kapağı okuduğunuzda bile o dünyayı kavramanıza yardımcı olabilecek açıklamalar vardı. Demem o ki: bu kitap sizi zorlamayacak ve sayfalar gözlerinizin önünden kayıp gidecek...
Her serinin sonunda olduğu gibi Genç Elitler'in sonu da beni yıktı. Hiç beklemediğim bir olayla karşılaştım. 2. kitap olan Gül Cemiyeti'ni acilen alıp okumam gerek. Neler olduğunu merak ediyorum.
Sanırım bu yazarın kalemini seviyorum ve kitapları çıktıkça alıp okumaya devam edeceğim.
“Lu, karakterlerinin müthiş hatalar yapmasına izin vererek çıtayı gerçekten yükseltiyor… Tekrar tekrar ziyaret etmek isteyeceğiniz bir dünya.” New York Times Book Review
KONUSU
10 yıl önce ülkede yaşanan kanlı humma ortalığı kasıp kavurmuştur. Bazı insanların genetiğinde ve dış görünüşünde kalıcı izler bırakmıştır. Genç Elitler olarak adlandırılan kesim bu hummadan sonra özel yetenekler kazanmıştır. Adelina Amoteru da onlardan biri. 16 yaşına kadar özel yeteneklerinin farkına varamayan Adelina bir gece yarısında yeteneklerini keşfeder. Kendi gibi yüzlerce hatta binlerce insanı var olduğunu öğrenen Adelina bambaşka bir dünyaya adım atmıştır.
ALINTILAR
"Sadece inandığın şeyleri görüyorsan, gördüğüne inanmanın anlamı yoktur."
"Ağlama," dedi, sesinde katı bir ifade vardı. "Sen bundan çok daha güçlüsün."
"Tuhaf. Daha önce böyle hissettiğimi hatırlamıyordum. Belki de var olduğunu bilmediğin bir şeye özlem duymak imkansızdı. Ancak artık biliyordum ve eksikliğini hissediyordum."
"Beni uzak tutabileceklerini sanıyorlar ama kapıya kaç tane kilit astıklarının hiçbir önemi yok. Her zaman bir başka kapı bulunur."
"Bir zamanlar bir prens, Ölüler Diyarı'ndan bir iblise deliler gibi aşık oldu. İblis tekrar denize girip ortadan kaybolduğunda Prens ona öylesine büyük bir özlem duydu ki okyanusa doğru ilerledi ve bir daha geri dönmedi."
Genç Elitler benden 10 üzerinden 8 puan almayı başardı. Siz de kitap hakkındaki düşüncelerinizi aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Beni Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan takip etmeyi de unutmayın.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)