.

AİLENİZ HÂLÂ YANINIZDAYKEN SEVİN, SARILIN




Biraz sonra anlatacağım olay birkaç gün önce yaşandı ve o günden sonra sürekli olarak aklıma takılıyor, içim burkuluyor. Artık o kızın gözlerine baktığımda bambaşka bir kişi görüyorum...

Bundan birkaç önceki yazdığım blogda yeni sınıfımdan ve ortamımdan bahsetmiştim. İlk haftamı anlatmıştım. Şu an 4. haftadayız, çok şey değişti. İnsanları daha yakından tanıdım ve ben de biraz olsun samimi ilişkiler kurmaya başladım. Geçelim konumuza...

İlk haftadan beri yanımda oturan benimle sohbet etmeye çalışan bir kız vardı. Gerçek adını geçirmek istemiyorum. O yüzden siz onu şimdilik Sema olarak tanıyın. Sema ile bunca zaman boyunca ne kadar arkadaşlık kurulabilirse biz de o kadar yakın arkadaşlık kurmaya çalıştık. Güldük, eğlendik, sohbet ettik vs.

Bundan 2 gün önce Sema'nın telefonu sıradan kayarak yere düştü. Telefonu kırıldı ve dokunmatiği çalışmadı. Benim telefonumdan teyzesini aradı ve ona ulaşamazsa endişelenmemesi gerektiğini söyledi. O sırada ben olsaydım ilk önce anne ve babama haber verirdim diye düşündüm. Bu olay dikkatimi çekti ama kabalık etmemek adına sormadım.

Ardından bana okulun karşısındaki alışveriş merkezine gidip telefon modellerine bakalım mı diye bir teklifte bulundu. Ben de kabul ettim. Ders bittikten sonra alışveriş merkezine gittik ve ilk önce bir şeyler yedik. Yemek yerken yaklaşık 2 saate yakın bir süre sohbet ettik. Bu blogun asıl yazılma sebebi işte o sohbet.

Bazı sorularım üzerine Sema ailesinden bahsetmeye başladı. Öncesinde ise yeni alacağı telefonun taksitini nasıl ödeyeceğini düşünüp duruyordu. "Annen ve baban almaz mı?" dedim. O da anlattı. Sema şu anda teyzesi ile birlikte yaşıyor ve ihtiyaçlarının çoğunu teyzesi karşılıyor. Annesi Sema 8 yaşındayken gırtlak kanseri nedeniyle vefat etmiş. Duyunca çok şaşırdım ve yüzündeki burukluğu gördüm. Annesiz büyümenin nasıl bir şey olacağını düşünemedim bile. Kendisinden 2 yaş küçük bir de erkek kardeşi var.

Annesi öldüğünde emekliymiş ve maaşı Sema'ya, kardeşine ve babasına bölünüyormuş. Sema 18 yaşına gelene kadar babası çocuklarına düşen payı vermemiş. Sema ancak şu anda kendi payı olan 400 lirayı alabiliyor.

Bana babasından bahsetti. Babasının Sema'ya destek olmayışından, maddi olmasa bile en azından manevi desteğe ihtiyacı olduğundan bahsetti. Babasının söylemlerini anlattı. Hatta öyle bir cümle kurdu ki yok artık dedim ve güldüm. O da şaka yapmıyorum bana bunu gerçekten söyledi dedi. O cümleyi burada kullanmak istemiyorum çünkü bırakın bir insanın evladına, başka bir insana bile söylememesi gereken bir cümle.

Babasından hiçbir destek görmeyen Sema kendine düşen 400 lira ile teyzesinin yanında yaşıyor. Teyzesi ve diğer teyzeleri ona çok iyi davranıyor. Hatta maddi yönden yardımda bulunmak istiyorlar ama Sema kabul etmiyor. Bugün söylediğine göre teyzesi Sema'ya yeni bir telefon almak istemiş ama Sema kabul etmiyor. İlle de kendi paramla alacağım diye tutturuyor. Ona annelik yapan teyzeleri olduğu için şanslı, ama bunları yaşayan bir insana şanslı denebilir mi bilmiyorum.

Sema şimdi o 400 lira ile kendine telefon alacak ve tüm aylık giderlerini karşılayacak. Size sadece bana anlattıklarının bir kısmını anlatıyorum. Çünkü onun hayatına da saygım var.

Kendi yaşantısından bahsettikten sonra bana sordu. Ailenle aran nasıl? Nasıl anlaşıyorsunuz? Birlikte neler yapıyorsunuz? gibi sorular sordu. Daha önce ailenin ne demek olduğunu bilmeyen bir insana bunları anlatmak gerçekten çok zor. Sorularını yanıtladım ama onun benim aileme imrenmesini istemedim. Olabildiğince üzerinden geçerek anlattım. Çünkü karşımdaki kişi aile özlemi çeken biri ve ben de onun karşısında nispet yaparcasına her şeyi anlatmak istemedim.

O günden sonra Sema'nın anlattıkları sürekli aklımda. 8 yaşında annesini kaybeden Sema'yı düşünüyorum. Dağılan ailesini düşünüyorum ve üzülüyorum. Bunları bana anlattıktan sonra ise ona daha hassas davranmaya başladım. Umarım bunu hissetmiyordur ama ona karşı yapacağım her harekete, söyleyeceğim her söze artık bildiğim şeylerden dolayı dikkat etmem gerekiyor. Gözlerine baktığımda farklı şeyler görüyorum.

Bağlamak istediğim nokta şu: Lütfen bir aileniz varken, bir çatı altında yaşarken onların kıymetini bilin. Annenize babanıza karşı daha özenli olun. Çünkü hepimiz biliyoruz ki bir gün onlarsız kalacağız ve hayatta kendi ayaklarımız üzerinde durmak zorunda kalacağız.

Lisedeyken bir arkadaşım vardı. Babası sürekli onu evden kovardı ve o da sürekli "Artık ölsün, gebersin, nefret ediyorum!" derdi. Bir gün okula geldi ve babasının akciğer kanseri olduğunu öğrendiğini söyledi. O günden sonra babası her ne kadar ona kötü davranmış olsa da onun kıymetini bilmeye çalıştı. Daha sonra birkaç gün boyunca okula gelmedi ve babasının vefat ettiğini öğrendik. Okula tekrar geldiğinde "Dualarımın bu kadar tutacağını bilmiyordum." dedi.

Lütfen annenize babanıza ciddi anlamda kötü sözler söylemeyin. Çünkü gün gelir yer yarılsaydı içine girseydim de o sözleri söylemeseydim dersiniz. Karşınızda o sözleri söyleyeceğiniz kimse kalmayabilir. Bir aileniz varsa şükredin. Çünkü bazı insanlar ailesinin yanında olmasını her şeyden çok istiyor.

Kimse için onları üzmeyin. Bir başkası yine bulunur ama aile tektir, bulunmaz. Bu yazıyı eğer buraya kadar sıkılmadan okuduysanız annenize babanıza lütfen şimdi sarılın. Bir gün gelir yapmadığınız için pişman olursunuz.

Sema'nın hikayesi bana çok şey öğretti. Umarım ileride iyi yerlerde olursun Sema...

Yazı ile ilgili görüşlerinizi aşağıya yorum olarak yazabilir veya Instagram hesabım olan @haveyoumetmyblog 'dan bana dm yolu ile ulaşabilirsiniz. Başka bir yazıda görüşmek üzere.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Haveyoumetmyblog Haveyoumetmyblog Author

Hakkımda

Selam, ben Emirhan! Blogumla tanıştın mı? Burası benim kitap eleştirileri, dizi/film önerileri yaptığım, yeri geldiğinde ise bazı konularda fikirlerimi sunduğum bir blog. Bloguma göz atmaya hazır mısın?

Blogu Takip Et (Yeni)

Blogumda Ara

Instagram Hesabım

Etiketler

Haveyoumetmyblog

Translate

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *