MALORIE KİTAP YORUMU
24 AralıkGECE YARISI GÜNEŞİ KİTAP YORUMU
20 Ekim
Kitap Adı: Gece Yarısı Güneşi
Özgün Adı: Midnight Sun
Yazarı: Stephenie Meyer
Yayınevi: Epsilon
Alacakaranlık sevdalıları buraya! Çünkü yıllardır yayımlanmasını beklediğiniz kitap çıktı! Ve şu anda onun yorumunu okumaktasınız ✌🏼
“İlk kitap bir de Edward Cullen’ın bakış açısı ile anlatılacak,” dendiğinde merak etmiştim. Ancak aynı hikayeyi tekrar okumaya gerek var mı diye de endişelenmiştim. Bu kitap tüm endişelerimi yıktı. Çünkü bende bambaşka bir olay örgüsü okuyormuşum hissi yarattı. Tüm olayları Edward’ın gözünden okumak inanın düşündüğünüz gibi değil. Mükemmel detaylarla, kitapta ve filmde göremediğimiz ayrıntılarla, Bella’nın bize aktarmadıklarıyla dolu. Bu kitap sayesinde Cullen ailesinin daha da derinliklerine iniyoruz. Geçmişlerine, insan oldukları zamana, yaşam stillerine vakıf oluyoruz. Bir vampir nasıl yaşar sorusunun cevabını okuyoruz.
Yazar, bu yıllar boyunca kendini o kadar geliştirmiş ki kalemi fazlasıyla güçlenmiş. Anlatımı daha yoğun hale gelmiş. Kimileri bu durumdan keyif almadığını söylese de ben her zerresinin tadını çıkararak okudum. Edward’ın akıl okuma yetisi sayesinde diğer karakterlerin de ne düşündüklerini öğrenme şansımız oluyor. Bu, kitabı diğer karakterlerin gözünden de gördüğümüz anlamına geliyor.
Sevdiğim bir diğer unsur, yazar serinin bir ikon haline gelmiş olan filmlerinden pek esinlenmemiş. Kendi hayal gücünü katmış. Örneğin filmde Bella ve Edward’ın sınıfta karşılaştıkları ilk sahnede sınıfın devasa pencereleri olduğunu görüyoruz. Ancak yazar kendi hayal gücünden taviz vermemiş. O, sınıf pencerelerinin bir insanın sığamayacağı kadar küçük olduğunu anlatmış. Özüne bağlı kalması kesinlikle takdire şayan.
Betimlemeler bu kitapta fazlasıyla yoğundu. Bir vampirin gözünden kitap okumak bu olsa gerek. Tüm detayları bir vampir bakış açısı ile okumak müthiş bir histi. Biz tüm olaylar karşısında Bella’nın nasıl bir tutum sergilediğin haberdardık. Ancak Edward’ınkinden bihaberdik. Bu kitap sayesinde Edward’ın Bella hakkında düşündüklerini okumuş olduk.
Gece Yarısı Güneşi benim için kusursuzdu. Ciddi anlamda tek bir kusur bulamadım. Serinin devam kitaplarının da Edward’ın bakış açısı ile anlatılmasını umuyorum. Bu sayede tüm olaya vakıf olmuş oluyoruz.
Umarım siz de benim kadar etkilenmiş ve sevmişsinizdir. Alacakaranlık ile henüz tanışmadıysanız da en kısa zamanda ilk kitaptan okumaya başlamanızı öneririm.
SEÇİLMİŞ OLANLAR KİTAP YORUMU
27 Eylül
Kitap Adı: Seçilmiş Olanlar
Özgün Adı: Choosen Ones
Yazarı: Veronica Roth
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Son zamanlarda çoğu kişinin okuduğunu görmüş olabileceğiniz Seçilmiş Olanlar’dan bahsedeceğim biraz size. Eminim sizler de benim gibi hakkında olumlu eleştiriler okumuşsunuzdur. Ben de bu eleştirilere dayanarak okumaya başladım kitabı.
Yazardan okuduğum ilk kitap olduğu için yazım diline aşina değildim. Alışabilmem biraz zaman aldı.
Bu kitap size saf fantastik ögeler sunuyor. Bunun dışında aksiyon sahneleri de görebilirsiniz. Ancak haricinde bir şeyler görmek isterseniz ne yazık ki beklediğinizi alamazsınız. Ben de homojen bir fantastik okumayı beklemediğimden kitaptan beklediğimi alamadım. Kurgusu ve konusu güzel oluşturulmuştu. Ancak kitabın içerisinde bağlı kalmakta zorlandım. Biraz soluk almaya ihtiyaç duydum çünkü arka arkaya ağır aksiyon okumak istemedim. Bu yüzden de bitirmem birkaç günü aldı.
Kitap, karakterler açısından güçlüydü. Ana karakterimiz sağlam yapılandırılmıştı. Yan karakterler ise aktif rol oynuyordu.
Birkaç ay önce Seçilmiş Olanlar’ın konusuna ve kurgusuna çok benzer bir kitap okumuştum orijinal dilinde. O kitabı sevmemiştim. Ancak Seçilmiş Olanlar ile kıyasladığımda Seçilmiş Olanlar’ın daha iyi olduğunu görebiliyorum.
Kitap hakkında genel olarak söyleyeceklerim şunlar: Eğer fantastik kurgu hastasıysanız, “Sadece fantastik olsun, başka bir şey istemiyorum,” derseniz ve güçlü karakterler görmek istiyorsanız seveceksinizdir. Ancak “İçinde aşk da olsun, duygusallık da olsun, o da olsun, bu da olsun,” derseniz bu kitap size uygun değil, bana olmadığı gibi. Aksi takdirde akıcı bir kitapla karşılaşmayacaksınız.
Genel fikrim bu şekilde. Umarım aktarabilmişimdir.
Daha fazla kitap ve dizi paylaşımı için beni Instagram'dan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
HOW TO GET AWAY WITH MURDER DİZİ YORUMU
17 Eylül
Final bölümünü hüngür hüngür ağlayarak bitirdiğim diziden bahsedeceğim size. Son zamanlarda sizler de izlemeye başlamışken bir kritik yapalım istiyorum. Henüz birkaç bölüm izlemesine rağmen “Ben bu diziye bayıldım,” “Bağımlısı oldum,” gibi mesajlar alıyorum. Şimdi size söylemek istediğim bir şey var. Daha hiçbir şey görmediniz! Ben ilk iki sezon boyunca diziye ısınamamıştım ve doğruyu söylemek gerekirse beni pek sarmamıştı. Ama siz ilk bölümlerde bile bu kadar sevdiyseniz 3-4-5 ve 6. sezonlarda başından kalkamayacaksınız. Bir gün hiçbir şey yapmadan arka arkaya 12-13 bölüm falan izledim. Gece başımı yastığa koyduğumda o gün kendi hayatımı yaşamadığımı fark ettim. Ben tamamen How to Get Away with Murder’dan ibaretmişim. O yüzden diziyi sürekli “mesai” olarak adlandırdım. Her gün benim için izleme mesaisi başlıyor ve yatana kadar devam ediyordu. Birkaç gün içinde de bitirdim tüm sezonları.
Dizinin ilk 5 sezonu Netflix’te var. 6. sezon Netflix’e gelene kadar izlemeyi planlamıyordum ama tabii ki 1 saat bile bekleyecek hâlim yoktu ve internette bölümleri bulup direkt izledim.
Annalise Keating gördüğüm en güçlü kadın karakterlerden biri olabilir. Bir davayı kazanmak için yapmayacağı şey yoktur. Yargı dağıtır, kelimeleri ağzında hazır zeki bir avukattır. O yüzden ona ben Queen derim. Ayrıca kendisi beni hukuk okumaya da teşvik etmiştir.
Dizinin müthiş soğuk bir atmosferi var. Bu da diziye bambaşka bir hava katıyor. İzlerken geriliyorsunuz ve heyecandan tırnaklarınızı yiyecek vaziyete geliyorsunuz.
En sevmediğim özelliklerimden birisi izlediklerimden ve okuduklarımdan çok etkileniyor oluşum. Sırf bu yüzden çok güzel diziler izlemek istemiyorum çünkü beni bildiğiniz bunalıma sürüklüyor. Bu dizi de onlardan biri oldu. Final sezonu müthişti! Son bölümde ağladım. İzlediğim en iyi finallerden biriydi, tartışmasız. Bittiği gibi de boşluğa düştüm.
Kısacası mutlaka izlemenizi önerdiğim bir dizi. Bitirenler bile var ve iyi ki izlediklerini söylüyorlar. Siz şu an kaçıncı sezon kaçıncı bölümdesiniz?
Ayrıca buraya dizinin ev sevdiğim ve en sevmediğim karakterlerini bırakıyorum.
En sevdiklerim: Queen Annalise Keating, Connor Walsh, Tegan (sonraki sezonlarda göreceksiniz)
En sevmediklerim: Wess Gibbins (nedenini bilmiyorum ama bana itici geliyor), Michaela Pratt (izleyince neden sevmediğimi anlayacaksınız)
Sizin favorileriniz ve sevmedikleriniz kimler?
Daha fazla kitap ve dizi paylaşımı için beni Instagram'dan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
ADINLA ÇAĞIR BENİ KİTAP YORUMU
17 EylülUmutla okumaya başladığım Adınla Çağır Beni’yi düş kırıklıkları ile bitirdim. Öyle ki kitaplar filmlerden daha fazlasını barındırır, sözüne aldanıp kitabı okumaya karar vermiştim. Filmden alamadığım keyfi kitaptan alma umuduyla tüm ön yargılarımdan sıyrılıp köşeme çekildim ve okumaya başladım. Daha ilk sayfalarında benim için bir fiyaskolar silsilesini başlatacak olan birtakım olaylar okudum. Elio’nun Oliver’ı ilk gördüğü sahnede başladı her şey. İçimden “Nerede romantizm? Nerede duygu? Nerede aşk?” dedim. Bu kitap benim standartlarımda “aşk” kategorisinde yer almıyor. Okuduğum her kitapta karakterlerin duygularına yoğunlaşan ve yazarın duygu yoğunluğunu okuyucuya geçirip geçirmediğine dikkat eden bir okur olarak bu kitabın sınıfta kaldığı görüşündeyim. Kurgunun tüm temeli cinsel gerginlik üzerine oturtulmuştu. Duygular en arka plana atılmış, cinsel arzular doruğa çıkarılmış ve adına “aşk” denilmiş. Bu noktada kimse aşktan söz etmesin, lütfen.
Kitaplarda okuduğum cinsellik beni rahatsız etmez. Hiçbir kitaba masumiyet timsali olduğunu düşündüğüm için başlamıyorum. Bu kitapta beni en çok rahatsız eden unsur ne yazık ki ana karakterimizin henüz reşit olmaması. Diğer karakterimiz ise 25 yaşında, genç bir adam. Aralarındaki yaş farkı tartışacağım bir konu değil. Sorun, karakterlerden birinin henüz reşit olmaması ve belki de erişkin birinin arzularını beslemesi. Kitap günümüzde geçmiyor, evet. O dönemde reşit olmayan birinin legal olarak kendinden büyük, yetişkin biri ile birlikte olması hukuksal açıdan nasıldır, bilmiyorum. Ama günümüzde bu durum tecavüz olarak nitelendiriliyor ve reşit olan kişi yargılanıyor. Kitabın da yazar tarafından günümüzde yazıldığı düşünülürse bu olayın hukuk çerçevesinde nasıl görüldüğünü ve ahlaki normlara ne derecede zıt düştüğünü göz önünde bulundurması gerekirdi. Duygusal bağları göz ardı etmemizin yanı sıra benim gözümde istismar teşkil eden olayların da olması zaten koca bir eksi.
Bu kitabın bir kurgu olduğunu unutun ve toplumda böyle bir olayın yaşandığını düşünün. Hepimizin medyada, sosyal medyada ve sosyal çevresinde sesi çıkardı, tepki gösterilirdi, eminim. Onlarca örneği gazete sayfalarında gördük bu güne kadar.
Öncelikle şunu bir kabul edelim. LGBT içerikli filmler ve kitaplar da kötü olabilir. Desteklemek demek her içeriği tümüyle kabul etmek demek değildir. Bu hikâye bir oğlan ve bir kız arasında geçseydi de düşüncelerim bu yönde olacaktı. Söylediklerimi göz önünde bulundurun. Çünkü daha önce bir sürü bu türde kitap okumama rağmen hiçbirine bu kadar sert bir tenkitte bulunmamıştım. Hatta aksine çok beğendiğim kitaplar vardı.
Kitabın sevdiğim tek yönü yaratılan atmosfer ve melankoli esintileri. Her kitapta melankoliye bayılan biri olarak bu kitapta beni kendine çeken tek unsur buydu. Yazarın dili de akıcı ve okunabilirdi.
Kitabın içindeki uçuk noktalar ve abartılar kimi okuyucuyu büyük ölçüde rahatsız edebilecekken kimilerinin hoşuna gidebilecek nitelikteydi. Ben bu konuda nötrüm. Söyleyecek pek bir sözüm yok. Ama hassas içerik olduğunu bilin.
Kitabın çevirisi ve edisyonu da olumsuz görüşlerimin büyük bir müsebbibidir. Öyle ki okurken hataları görüp duraksadım, bazen de çevirinin azizliğine uğramış kısımları gördüm.
Bu türde öyle güzel kitaplar okuduk, öyle güzel filmler izledik ki Adınla Çağır Beni’nin esamesi bile okunamaz. Bu sentetik ve snop aşk hikayesi tatmin edici değildi. Hikayemde de bahsettiğim gibi ağaç kavuğundan daha dün çıkmadım, ilk kez kitap okumuyorum, ilk kez bu türde de kitap okumuyorum. O yüzden okuduğum kitaptaki alt metinleri ve ana fikri anlayabiliyorum.
Kitabı sevenlere saygı duyuyorum. Aynı saygıyı sizden de bekliyorum.
YEŞİLİN KIZI ANNE KİTAP YORUMU
19 AğustosİSİMSİZ KIZ KİTAP YORUMU
14 HaziranGenellikle psikolojik gerilim türünde çok fazla kitap okumuyorum. Okuduklarım da çoğu zaman beni tatmin ediyor. Çünkü kitapların sonunu tahmin etme konusunda hiç iyi değilim, ne çıkarsa şaşırıyorum. Her kitapta olduğu gibi İsimsiz Kız’ın da ilerleyen sayfalarında beni nelerin beklediğini tahmin edemedim. Kitap mükemmel bir muamma ile başladı. Giriş kısmı çok iyiydi. Okuyucuda kesinlikle merak uyandırıyordu.
Kitabı 2 kişinin bakış açısı ile okuyoruz. Biri ana karakterimiz namı-ı diğer İsimsiz Kız, diğeri deneyi gerçekleştiren doktor. Doktorun bakış açısı ile okuduğumuz bölümler beni çok heyecanlandırdı. Sanki İsimsiz Kızımıza ithafen yazdığı bir mektubu okuyor gibiydik. Çünkü ‘sen’ dili ile yazılmıştı. Büyük bir gizem içeriyordu.
Kitap akıcı ve sürükleyiciydi. Ancak kitabın ikinci yarısı ve son sayfaları bambaşka bir yöne evrildi. Psikolojik gerilim azaldı ve kitabın türü bir anda değişti. Beni ters köşe yaptı.
Kitabın çevirisi ve editöryal yönünü gayet beğendim. Akıp gidiyordu. Gözüme çarpan kısımlar olmadı.
Çoğunuzun bu kitabı seveceğini düşünüyorum. Çok daha iyilerini okumuş muydum? Evet. Ancak İsimsiz Kız da kitaplığımda güzel hatırlayacağım bir kitap oldu.
KEHANET VAATLERİ KİTAP YORUMU
22 MayısDENİZİN TUZU KİTAP YORUMU
28 NisanDEĞERSİZ BİR HAYAT KİTAP YORUMU
20 NisanHEKATE'NİN KIZLARI KİTAP YORUMU
29 MartBugüne kadar onlarca fantastik kurgu okudum. Kimini sevdim, kimini sevmedim. Son zamanlarda ise çok fazla aynı tür okumanın vermiş olduğu bilgi birikimi ile okuduğum fantastik kitaplardan tat almamaya başlamıştım. Çoğu birbirinin muadiliydi. Hekate’nin Kızları ise olaya bambaşka bir boyut kazandırmıştı. Yazarın kreatif zekası ile ortaya koymuş olduğu kurgu ve detaylar okuduğum hiçbir kitaptakine benzemiyordu. Hepimizin bildiği belli başlı “Cadılar çalı süpürgesine biner.” gibi kalıplar vardır. Bu kitapta da cadılar ile ilgili benzeri kalıplar kullanılmıştı. Ancak bunlara eklenen çok daha fazlası vardı. Mitolojik öğeler, Tanrıçalar ve çok daha fazlasını barındırıyordu.
İki gün boyunca sürekli bu kitabı okudum. Kesinlikle kolay okunabilen, basit dilli bir kitap beklemeyin. Ağır fantastik sevenlere öneririm. Çünkü aralıksız okudum diyemeyeceğim. Bazı kısımlarda soluklanıp ara vermem gerekti. Son sayfalarda gerçekleşen olaylarsa küçük dilimi yutmama sebep oldu. Nefes nefese sayfaları çevirdim. Gece saat 4’e gelirken kitabı bitirdim. Bittiğinde gözlerimi hissetmiyordum sanırım :D
Yazarın kalemine hayran kaldım. Genç yaşta ve ilk kitabı olmasına rağmen çok profesyoneldi. Sanki yıllardır fantastik yazan birinin kaleminden çıkmış gibiydi. Tüm betimlemeler ve anlatım harikuladeydi. Yer yer gıpta ettim. Eğer kitap ile bir kitapçıda karşılaşırsanız mutlaka içine bir göz atın ve dilini keşfedin. Beklentimin çok üzerindeydi. Karakterler ve mekanlar yabancı olduğu için bende çeviri bir kitap okuyormuş hissi yarattı. Adını, sanını bilmesem Türk bir yazardan böyle bir kitabın çıktığına kimse beni inandıramazdı. Artık en sevdiğim Türk yazarlarda Ekin de var :D
Bu kitabın telif haklarının yabancı yayınlara satıldığını hayal ediyorum, bunu kesinlikle hak ediyor. Hatta bazı sahnelerde bu kitaptan film ve dizi bile çıkabilir diye düşündüm. Mükemmel bir senaryo olurdu. Kitap henüz yeni. Umarım ileride hak ettiği değeri fazlası ile görür.
Hekate’nin Kızları, giriş kitabı olmasına rağmen çok iyi başladı. Giriş ve bitiş vurucuydu. Eminim ikinci kitapta bizleri çok daha büyük olaylar bekliyor.
Kitabın içerisinde yazarın çizmiş olduğu çizimler de kitaba çok farklı bir hava katmış ve kitabı zenginleştirmiş. Kapağına ise söylenecek söz yok. Gün ışığı gördüğü anda kitaplığınızda yıldız gibi parlıyor!
Bu kitapta ne ararsam buldum. Aşk, fantastik kurgu ve eğlence. Tabii ki en ağır basanı fantastikti. İkinci kitapta aşk ve bazı eğlenceli sahnelere daha fazla yer verilmesini umuyorum. Bu kitaptaki sadece tadımlıktı. Özellikle yüzümü güldüren kısımları çok sevdim.
Anakarakter ve yan karakterler ise çok sağlamdı. Özellikle akademiye sadece evcil hayvan olarak kedi getirmenin kabul olduğunu bilen ve kedigillerden dev bir panter getiren Serene unutulmaz bir efsane oldu benim için :D
Kitap yaklaşık 500 sayfaydı. Olaylar dolu dolu anlatılmıştı. Çok fazla bilgi içeriyordu ve her olay, bu bilgiler çerçevesinde sağlam bir temele oturtulmuştu. O yüzden ödediğiniz paraya fazlasıyla değecek bir kitap. Kitabı geniş bir zamanınızda okumanızı ve iyice anlamanızı öneririm. Kafanız doluyken okuyamayacağınız bir kitap. İlgi istiyor.
Damardan fantastik sevenlere şiddetle öneririm. Okurken iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Gözünüz kapalı alabilirsiniz. Hekate’nin Kızları, bu yıl okuduğum en iyi kitaplardan biri olarak kalacak. Şimdi Ekin’e ikinci kitap için baskı yapmaya başlayabiliriz.
Kitap için hazırladığım videoyu izlemek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
EVELYN HUGO'NUN YEDİ KOCASI KİTAP YORUMU
24 ŞubatYazarın anlatım biçimine ve diline hayran kaldım. Her sahne gözümün önünde bir film sahnesi gibi canlandı. Dış dünya ile bağlantımı kestim ve sadece kitaba odaklandım. Elimden bırakmak istemedim. Okudukça daha fazlasını istedim. Sona yaklaşırken bir yandan neler olacağını merak ettim, bir yandan ise hiç bitmesin istedim. Bitirdiğimde bir yanım buruk kaldı.
Her yazarın dağları, okyanusları aşan bir hayal gücü vardır. Yer yer hayal güçlerinden, yer yer yaşadıkları deneyimlerden esinlenirler. Bazı kitapların yazılması için yaşanmışlık gerekli. Benim fikrime göre bu kitabın yazılması için de belli bir deneyim gerekiyor. Yazarın bu konuda deneyimi var mı hiçbir fikrim yok. Ancak Hollywood yıldızının şaşaalı hayatını bir kitaba konu etmek sadece hayal gücü ile olacak bir iş değil. Eminim çok kapsamlı araştırmalar yapmış, onlarca kişi ile iletişime geçmiştir.
Kitabın yorumunu henüz girmemiştim ve bir sürü kişi hikayemde çok beğendiğimi ve tam puan verdiğimi görünce yorumu paylaşmamı bile beklemeden kitabı aldı ve okudu. Hiçbirinden de olumsuz bir yorum almadım. Hepimiz aynı duyguları hissettik ve hepimiz çok beğendik. Kitaba ve Evelyn’e kendimizi kaptırdık. Evelyn, şüphesiz benim için 2020’nin en iyilerinden biri olacak.
Evelyn Hugo, çok iyi yaratılmış bir kurgusal karakterdi. Aynı zamanda yan karakterlerde. Evelyn’e yer yer çok sinirlendim. Bazı konularda empati kuramadım. Çoğu kişi Evelyn’i sevmemiş. Ama ben tamamen sevdim ya da sevmedim diyemiyorum. Çok fazla hatası vardı. Bunların yanı sıra beni etkileyen iyi hareketleri de bulunuyordu.
Kitabı almayı düşünenler için şimdiden söyleyeyim, detaylı olmasa da kısa kısa cinsellik barındırıyordu. Aynı zamanda LGBT temaya da sahipti.
Söyleyeceğim daha çok şey var. Uzatmanın da bir anlamı yok :D O yüzden kısacası söyleyeceğim tek şey “BU KİTABI ALIN VE OKUYUN!” olacak. Umarım sizler de benimle aynı duyguları paylaşır ve çok beğenirsiniz
Gül Ve Hançer kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Wonder Woman: Savaşgetiren kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
SON YILDIZ SÖNENE KADAR KİTAP YORUMU
21 ŞubatKarakterler fazlasıyla yaratıcı ve baskındı. Klişelerin dışına çıkışmasını beğendim. Erkek karakterimiz Manno ve kadın karakterimiz Lavin, bir elmanın iki yarısı gibi birbirlerini tamamlıyordu. Her ikisini de sevdim. Mekân tasvirleri de hoşuma gitti. Kitabın giriş kısmı İtalya’da, devamı ise Türkiye’de geçiyordu. En sevdiğim kısımlardan biri buydu.
Hani bir klişe vardır. Bilirsiniz. Erkek, kıza sahiptir. “O, benim!” diye ortalarda dolanır. Bu kitapta sevdiğim bir diğer özellik de bu düşüncenin yıkılmış olmasıydı. Manno karakterimiz sahip olmanın sevmek olmadığını söylüyor. Ona göre biri ile birlikte olmak, duygularını paylaşmak anlamına geliyor. Ah kalbimi bıraktımm ❤
Kitabın giriş kısmı benim için tekdüze gibiydi. Devamının da bu şekilde olacağından korktum. Ama öyle bir yön değiştirdi ki yazara çok müteşekkir oldum.
Yazarın dilinin çok akıcı olması sayesinde bu kitap reading slumptaysanız sizi o durumdan çekip çıkaracak bir kitap. Aynı zamanda bende farklı duygular da uyandıran bir kitap. Bu arada ben kitabın son sayfalarını Model’den Değmesin Ellerimiz şarkısını dinleyerek okudum. Benim için tüm sözler bu kitapta anlam kazanıyordu.
Kısacası samimi ve akıcı bir kitaptı. T. Y. Mazer ile de tanışmak için güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum. En kısa sürede okumanız dileğiyle.
SEVDİĞİNİ ÖLDÜRMEK BİZDE AİLE GELENEĞİ KİTAP YORUMU
12 OcakKılıçlar Ve İnciler kitap yorumunu okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Paket kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Kurtulan Kızlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Ölene Dek Beraberiz kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Eva'nın Çığlığı kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.