LİSTE KİTAP YORUMU
25 Eylül
Kitap Adı: Liste
Özgün Adı: The List
Yazarı: Patticia Forde
Yayınevi: Genç Timaş
Liste'nin konusunu okuduğumda oldukça ilginç bulmuştum. Bu ilginçlik kitabı okuduğum süre boyunca da devam etti. Okuduğum birkaç olumlu yorumdan sonra kitaba başlamaya karar verdim. Bir reading slump dönemindeydim. Kitabın dilinin basit olduğunu öğrenince de hiç beklemedim ve okumaya başladım.
Gerçekten de söylendiği gibi hafif bir dili var. Açıkça anlatılmış ve okurken sizi yormuyor. Sayfalar gözlerinizin önünden kayıp gidiyor. Kendinizi bir de hikayenin akışına kaptırınca bir çırpıda bitiyor.
Baş karakterimiz Letta, masum ve utangaç bir kişiliğe sahipti. En azından başlarda öyleydi :D O yüzden onun hakkında kötü bir şey söyleyemem. Saf kalpli ve sürekli çevresini düşünen birini kim sevmez ki? Bunun dışında kötü ve iyi karakterler vardı. Tıpkı masallardaki gibi iyiler çok iyi, kötülerse çok kötüydü. Bu iki taraf arasındaki mücadeleyi okumak zevkliydi.
Kitabın sonu aslında güzeldi. Son sayfalara doğru heyecan doruklara ulaştı. Ancak yazar son bir 20 sayfa daha yazıp her şeyi yoluna koysaydı daha çok sevecektim. Sanki son sayfaları kayıp gibiydi. Daha fazlasını bekledim. Kitabın en büyük eksik yönü buydu. Bunun dışında sevmediğim pek bir şey yoktu.
Yazarın yaratmış olduğu distopik dünyayı beğendim. Çok karışık bir sistemi yoktu. Basit ve anlaşılırdı. Yazarın kendisi de sanırım bu açıdan okuyucuyu sıkmamak adına yarattığı dünya ile ilgili çok fazla bilgi veriyordu. "Siz konuya odaklanın, yeter." der gibi :D E napalım? Biz de konuya odaklandık. O taraflarını pek düşünmemeye koyulduk.
Kitabın aynı zamanda White Raven Ödülü ve İrlanda Yılın Kitabı Ödül Adayı gibi birçok başarısı da mevcut.
"Çevre duyarlılığına sahip, ahlaki bir duruş sergileyen gerilim dolu bir bilim kurgu." - The Bulletin of the Center for Children's Books
Kitap birkaç açıdan eksik olsa da beğendim. Küçükten büyüğe herkesin okuyabileceği bir roman. Eğer bu tarz seviyorsanız tavsiye ederim.
Kitaba puanım 7
KONUSU:
Dünyadaki son güvenli yerlerden biri olan Ark şehrindeki insanlar, güvenliği açısından 500 kelimeyle sınırlı bir listeye göre konuşmak zorundadır. Baş karakterimiz Letta hariç.
Kelime ustasının çırağı olan Letta, tüm kelimeleri yazıp okuyabilme ayrıcalığına sahiptir. Bir gün Letta'nın ustası ortadan kaybolunca Ark'ın yöneticisi John Noa, Letta'dan kelime ustası olmasını ve listedeki kelimelerin sayısını azaltmasını ister. Ne yapacağını bilemeyen Letta içten içe özgürlük için yanıp tutuşmaktadır.
Baş karakterimiz Letta, masum ve utangaç bir kişiliğe sahipti. En azından başlarda öyleydi :D O yüzden onun hakkında kötü bir şey söyleyemem. Saf kalpli ve sürekli çevresini düşünen birini kim sevmez ki? Bunun dışında kötü ve iyi karakterler vardı. Tıpkı masallardaki gibi iyiler çok iyi, kötülerse çok kötüydü. Bu iki taraf arasındaki mücadeleyi okumak zevkliydi.
Kitabın sonu aslında güzeldi. Son sayfalara doğru heyecan doruklara ulaştı. Ancak yazar son bir 20 sayfa daha yazıp her şeyi yoluna koysaydı daha çok sevecektim. Sanki son sayfaları kayıp gibiydi. Daha fazlasını bekledim. Kitabın en büyük eksik yönü buydu. Bunun dışında sevmediğim pek bir şey yoktu.
Yazarın yaratmış olduğu distopik dünyayı beğendim. Çok karışık bir sistemi yoktu. Basit ve anlaşılırdı. Yazarın kendisi de sanırım bu açıdan okuyucuyu sıkmamak adına yarattığı dünya ile ilgili çok fazla bilgi veriyordu. "Siz konuya odaklanın, yeter." der gibi :D E napalım? Biz de konuya odaklandık. O taraflarını pek düşünmemeye koyulduk.
Kitabın aynı zamanda White Raven Ödülü ve İrlanda Yılın Kitabı Ödül Adayı gibi birçok başarısı da mevcut.
"Çevre duyarlılığına sahip, ahlaki bir duruş sergileyen gerilim dolu bir bilim kurgu." - The Bulletin of the Center for Children's Books
Kitap birkaç açıdan eksik olsa da beğendim. Küçükten büyüğe herkesin okuyabileceği bir roman. Eğer bu tarz seviyorsanız tavsiye ederim.
Kitaba puanım 7
KONUSU:
Dünyadaki son güvenli yerlerden biri olan Ark şehrindeki insanlar, güvenliği açısından 500 kelimeyle sınırlı bir listeye göre konuşmak zorundadır. Baş karakterimiz Letta hariç.
Kelime ustasının çırağı olan Letta, tüm kelimeleri yazıp okuyabilme ayrıcalığına sahiptir. Bir gün Letta'nın ustası ortadan kaybolunca Ark'ın yöneticisi John Noa, Letta'dan kelime ustası olmasını ve listedeki kelimelerin sayısını azaltmasını ister. Ne yapacağını bilemeyen Letta içten içe özgürlük için yanıp tutuşmaktadır.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Ölene Dek Beraberiz kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Küçük Ama Büyük Yalanlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Kurtulan Kızlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Eva'nın Çığlığı kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Ölene Dek Beraberiz kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Küçük Ama Büyük Yalanlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Kurtulan Kızlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Eva'nın Çığlığı kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
En Yakın Arkadaşımın Şeytan Çıkarma Ayini kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Kırmızı Piyano kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Dün Bugün Yarın kitap yorumu için BURAYA
ÖLENE DEK BERABERİZ KİTAP YORUMU
24 Eylül
Kitap Adı: Ölene Dek Beraberiz
Özgün Adı: Till Death
Yazarı: Jennifer L. Armentrout
Yayınevi: Dex Plus
Uzun zamandır okumadığım psikolojik gerilim, polisiye tarzı kitaplara olan açlığımı Ölene Dek Beraberiz sayesinde dindirdim. Kitaba beklentisiz bir şekilde, konusunu, tarzını bilmeden başladım. Hikaye beni aldı ve bambaşka yerlere götürdü. Kitaptaki o gerilimi iliklerime kadar hissettim. Tüm yaşananlar zihnimde bir bir canlandı. Kitaptaki betimlemeler üst düzeydeydi.
Kitabın kapağına bayıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Konuyla çok alakalı bir görünümü var. Bunun yanı sıra kitabı okumamış olan birini bile rahatça cezbedebilir ve onda merak uyandırabilir. Siyah ve beyazın arasından sızan kan kırmızısı kapağa renk vermiş.
Kitapta en sevdiğim unsurlardan bir tanesi yazar her bölümün sonuna bir bomba saklamış. Her bölüm sonunda bunu nasıl yapabiliyor diye şaşırdım. Kitabı elimden bırakmak için genelde bölüm sonlarını beklerim. Bölüm bittikten sonra da kitabı okumayı keserim. Ama bu kitapta bunu yapamadım. Bölümü bitirdiğimde ağzımın açık kaldığı zamanlar oldu ve direkt diğer bölüme başladım. Yoksa meraktan ölürdüm herhalde.
Kitaba başladığımda her kitapta olduğu gibi bir alışma süreci vardır. Bu kitaptaki alışma sürecini geçtiğinizde eminim çok fazla keyif almaya başlayacaksınız. Kitabın tansiyonu ilk bölümden son bölüme kadar bir an olsun düşmüyordu. Sürekli olarak yeni bir olay gelişiyor ve okuyucuda merak uyandırıyordu.
Bölüm aralarında ara ara katilin gözünden birkaç kesit verilmişti. O bölümleri okurken çıldırdım adete. "Kimsin sen? Kimsin sen?" diye sayfaları çeviriyordum. Böyle kitaplarda kimseye güvenmem ben. Herkese katil gözüyle bakarım. Kimi zaman baş karakter bile şüphelilerim arasına giriyor. Bu kitapta da katilden şüphelenmiştim ama o olacağına ihtimal vermemiştim. Yazar bir ters köşe yaparak beni şoka uğrattı. Katili öğrendiğimiz kısımda tüylerim diken diken oldu.
Bunların dışında baş karakter ve yan karakterlerde pek bir sıkıntı yoktu. Genel olarak hepsini sevdim ama baş karakterin "Her şey benim yüzümden. Her şeye ben sebep oldum." naraları bir zaman sonra sıkmaya başladı. O öyle yaptıkça çevresindeki insanlar da "Hayır seninle bir alakası yok!" moduna geçiyordu. Bu birkaç kez tekrarlanınca kabak tadı vermeye başladı.
Kitabın akıcılığı mükemmeldi. Zaten dediğim gibi elinize alır almaz bitirmek isteyeceksiniz. Merak sizi kemirecek. Bölüm sonlarındaki bombalar yüzünden de elinizden bırakmak istemeyeceksiniz.
Kitabı ben çok severek okudum ve hiç sıkılmadım. Psikolojik gerilim, polisiye, suç türünde favorilerim arasına girdi bile. Eğer bu tarz kitaplar okumaktan hoşlanıyorsanız hiç düşünmeden okumanızı öneririm.
Kitaba puanım 9
KONUSU:
10 yıl önce Damat isimli bir katil tarafından kaçırılan Sasha, kaçırılan kızlar arasında sağ kalıp kurtulan tek kişidir. Kurtulur kurtulmaz yaşadığı kasabayı terk eder ve koskoca bir hayatı ardında bırakır. Bu olaylardan 10 yıl sonra cesaretini toplayarak annesinin yanına yani kasabaya geri döner.
Sasha'nın geri dönmesi ile kadın cinayetleri tekrar baş göstermeye başlar. Sasha'ya savrulan tehditler ise tüm okların onun üzerine dönmesine neden olur.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Küçük Ama Büyük Yalanlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Kurtulan Kızlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Eva'nın Çığlığı kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Küçük Ama Büyük Yalanlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Kurtulan Kızlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Eva'nın Çığlığı kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
En Yakın Arkadaşımın Şeytan Çıkarma Ayini kitap yorumu için BURAYA
tıklayabilirsiniz.
Kırmızı Piyano kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Dün Bugün Yarın kitap yorumu için BURAYA
BİN ÖMRÜM OLSA KİTAP YORUMU
09 Eylül
Kitap Adı: Bin Ömrüm Olsa
Özgün Adı: Once In Every Life
Yazarı: Kristin Hannah
Yayınevi: Pegasus
Yazarı: Kristin Hannah
Yayınevi: Pegasus
Daha önce Bülbül ve Eğer İnanırsan kitaplarını okuduğum Kristin Hannah'nın son çıkan kitabı Bin Ömrüm Olsa'yı bitirdim. Hannah, bu kitabı 1992 yılında yazmış ve yayımlamış olmasına rağmen 2018 yılında Türkçe'ye çevrildi. Bunu bilmeseydim kitabın bu kadar zaman önce yazıldığı aklımın ucundan bile geçmezdi.
Bin Ömrüm Olsa'da Kristin Hannah'nın diğer kitaplarından farklı olan bir şey vardı. Zamanda yolculuk. Yani fantastik ögeler. Zamanda yolculuk kitabın asıl olayıydı ama tüm kitabı kaplamıyordu. Yani sürekli olarak zamanda yolculuktan bahsedilmiyordu. Bunu göz ardı ettiğiniz zaman gerçekten bir Kristin Hannah kitabı okuyormuş gibi hissedeceksiniz. O yüzden ben de zamanda yolculuğu dert etmeden kitaba daha çok odaklandım ve daha fazla keyif aldım.
Başkarakterimiz Tess çok çok pozitif bir karakterdi. Yaptığı her davranış iyiye işaretti. Bu konuda kitabın birkaç yerde kendini tekrar ettiğini de söylemeden geçemeyeceğim. Tess karakterinin çabaları bir zaman sonra cevap alamayınca sıktı. Daha fazla cevap alamasaydı "Aaa yeter artık! Bu ne naz?" deyip kitabı elimden bırakacaktım. Çok şükür bu olmadı.
Kitabın dili akıcıydı. Yazarın kalemi çok güzeldi. Çeviride de hatalar yoktu. Bu yüzden hızla okunabilir bir kitap.
Ancak şöyle bir şey var ki yazarın okuduğum diğer iki kitabını çok daha sevmiştim. O yüzden bu biraz onların altında kaldı gibi. Ancak yine de kendi kulvarında güzel bir kitap. Sadece Kristin Hannah kitaplarının arasında sıyrılamayacağını düşünüyorum.
KONUSU:
Tess Gregory, 1993 yılında kanser araştırmaları yapan bir bilim insanıdır. Küçükken geçirdiği bir rahatsızlık nedeni ile duyma yetisini kaybetmiştir. Tess'in hayatta aradığı en önemli şeylerden birisi doğru insanı bulabilmektir. Ancak bir gün iş çıkışı üzerine doğru gelen arabayı fark etmeyince hayata gözlerini yumar.
Tekrar açtığında ise 1873 yılında farklı bir bedende bulur kendisini. Artık kulakları duyuyordur. Doğum sırasında ölen bir kadının bedenine geçen Tess'in artık 3 çocuğu ve bir kocası vardır.
Tess'in tüm bunlarla mücadele ediş biçimi keyif vericiydi.
Kitaba puanım 7
Eğer İnanırsan kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Tek Kişilik Paris Seyahati kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.Tut Ki Seni Seviyorum kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Bin Ömrüm Olsa'da Kristin Hannah'nın diğer kitaplarından farklı olan bir şey vardı. Zamanda yolculuk. Yani fantastik ögeler. Zamanda yolculuk kitabın asıl olayıydı ama tüm kitabı kaplamıyordu. Yani sürekli olarak zamanda yolculuktan bahsedilmiyordu. Bunu göz ardı ettiğiniz zaman gerçekten bir Kristin Hannah kitabı okuyormuş gibi hissedeceksiniz. O yüzden ben de zamanda yolculuğu dert etmeden kitaba daha çok odaklandım ve daha fazla keyif aldım.
Başkarakterimiz Tess çok çok pozitif bir karakterdi. Yaptığı her davranış iyiye işaretti. Bu konuda kitabın birkaç yerde kendini tekrar ettiğini de söylemeden geçemeyeceğim. Tess karakterinin çabaları bir zaman sonra cevap alamayınca sıktı. Daha fazla cevap alamasaydı "Aaa yeter artık! Bu ne naz?" deyip kitabı elimden bırakacaktım. Çok şükür bu olmadı.
Kitabın dili akıcıydı. Yazarın kalemi çok güzeldi. Çeviride de hatalar yoktu. Bu yüzden hızla okunabilir bir kitap.
Ancak şöyle bir şey var ki yazarın okuduğum diğer iki kitabını çok daha sevmiştim. O yüzden bu biraz onların altında kaldı gibi. Ancak yine de kendi kulvarında güzel bir kitap. Sadece Kristin Hannah kitaplarının arasında sıyrılamayacağını düşünüyorum.
KONUSU:
Tess Gregory, 1993 yılında kanser araştırmaları yapan bir bilim insanıdır. Küçükken geçirdiği bir rahatsızlık nedeni ile duyma yetisini kaybetmiştir. Tess'in hayatta aradığı en önemli şeylerden birisi doğru insanı bulabilmektir. Ancak bir gün iş çıkışı üzerine doğru gelen arabayı fark etmeyince hayata gözlerini yumar.
Tekrar açtığında ise 1873 yılında farklı bir bedende bulur kendisini. Artık kulakları duyuyordur. Doğum sırasında ölen bir kadının bedenine geçen Tess'in artık 3 çocuğu ve bir kocası vardır.
Tess'in tüm bunlarla mücadele ediş biçimi keyif vericiydi.
Kitaba puanım 7
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Replika kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Bülbül kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.Eğer İnanırsan kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Tek Kişilik Paris Seyahati kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.Tut Ki Seni Seviyorum kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
DÜN BUGÜN YARIN KİTAP YORUMU
22 Temmuz
Kitap Adı: Dün Bugün Yarın
Özgün Adı: The Future Of Us
Yazarı: Jay Asher & Carolyn Mackler
Yayınevi: Pegasus
Jay Asher, Ölmek İçin On Üç Sebep kitabı ile gönüllerimizi
fethetti. Dün Bugün Yarın'ı merak etmemin en büyük nedenlerinden bir tanesi Jay
Asher'dı. Bir diğer neden ise konusuydu. Kitabın temeli gerçek hayatta
yaşanılmayacak bir olay üzerine kurulsa da her iki yazar da bunu okuyucuya
hissettirmemişti. Öyle ki okurken bu kısımlar asla sırıtmıyor, göze batmıyordu.
Bildiğiniz gibi kitap iki yazar tarafından yazılmış. Her
ikisinin dili de akıcı ve basitti. Hangi yazarın hangi kısımları yazdığını
bilmiyorum ama yazım tarzları birbirine çok benziyordu. Reading Slump'tayken
okuyabileceğiniz çerezlik bir kitaptı.
Kitapta iki tane ana karakter var. Bunlardan bir tanesi kız
karakter Emma, diğeri ise erkek karakter Josh. Josh karakterini kendimle ne
kadar özdeşleştirdiysem Emma karakterini kendimden o kadar uzak gördüm. Emma,
bencilce davranışlar sergileyen benmerkezci bir karakterdi. Josh ise Emma'nın
tam tersi bir şekilde olaylara çözüm odaklı yaklaşan, olgun bir karakterdi.
Ancak kitabın sonlarına doğru Emma'ya da küçük küçük ısınmadım değil :)
Bu kitap basit teenager kitaplarından biri olarak
sayılabilir. İçinde aşk, heyecan, kurgu, lise hayatı gibi unsurlar vardı.
Olaylar okuyucuyu sıkmamak adına birden başladı. Ama devamında biraz yavaş
devam etti. Son 100 sayfada ise tekrar heyecan kazanmaya başladı.
Bu arada kitap 90'lı yılların sonunda geçiyordu. O 90'lar
havasına bayıldım. Çağrı cihazları, ev telefonları, Spice Girls, Friends,
makarena dansı ve tüm o atmosfer mükemmel bir şekilde yansıtılmıştı.
"Hem kendi kaderimizi nasıl yazdığımız hem de bu
kaderin teknoloji tarafından nasıl belirlendiğini ele alıyor. Yazarlar,
okurları günümüz teknolojisinin bize yardım etmenin yanı sıra bize nasıl engel
olduğunu düşünmeye zorluyor." - ALAN Review, Meghan Anderson
Kitabı genel hatları ile sevdim. Gözüme takılan hiçbir kötü
tarafı yoktu. Ne mükemmel denecek kadar güzeldi. Ne de berbat denecek kadar
kötüydü. Sanırım ben güzel tarafına kayıyorum.
Kitaba puanım 7
KONUSU:
1996 yılında neredeyse kimsenin evinde bilgisayar yokken
Emma'nın babası Emma'ya Windows 95 yüklü bir bilgisayar hediye eder. Eskiden
beri yakın arkadaşı olan Josh ise Emma'ya bir CD-ROM hediye eder. CD-ROM'u
bilgisayarına bağlayan Emma daha kurulmasına bile yıllar olan Facebook'taki 15
yıl sonraki halini görür. Emma ve Josh'un gelecekleri gözlerinin önündedir.
Ancak bunu öğrendikleri andan itibaren yapacakları en ufak bir davranış bile
geleceklerinde bir dalga etkisi yaratarak geleceklerini değiştirecektir.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Replika kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Düzenbaz kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Küçük Ama Büyük Yalanlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Tek Kişilik Paris Seyahati kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
İYİ GECELER BAY TOM KİTAP YORUMU
02 Haziran
Kitap Adı: İyi Geceler Bay Tom
Özgün Adı: Good Night, Mr. Tom
Yazarı: Michelle Magorian
Yayınevi: Beyaz Balina
Kitaptaki her iki karakteri ve yan karakterleri sevdim. Özellikle Bay Tom'un yıllar sonra tabularını yıkması ve küçük Will'in içinden bambaşka bir çocuk çıkması beni etkiledi. Bunun dışında Will'in annesi, nefret ettiğim karakterlerden biriydi.
İyi Geceler Bay Tom, 1981 yılında yazılmış. Uzun yıllardır çok satanlar listesinde kalmayı başarmış. Bunun üstüne bir sürü ödül almış. Kitabın Goodreads'teki puanına baktığımda şaşırdım ve gerçekten tüm bu ödülleri hak ettiğini düşündüm. 33 bin kişi oy kullanmış ve kitabın puanı 5 üzerinden 4.30. Aynı zamanda kitabın aynı adıyla bir de filmi var. 1998 yılı yapımı. Onu da kısa zaman içinde izlemeyi düşünüyorum.
Kitap fazlasıyla akıcıydı. 400 sayfa olmasına rağmen 2 günde bitirdim. Aynı zamanda çocuklara da hitap eden bir kitap olduğundan dilinin ne kadar kolay olduğunu okuyunca anlayacaksınız.
Kitaba puanım 9
KONUSU
2. Dünya Savaşı döneminde Almanya'nın İngiltere'ye savaş açması sonucu Lodra'da bulunan küçük yaştaki çocukların güvenliğinin sağlanabilmesi için taşraya gönderilme kararı alınır. O çocuklardan biri olan Willie ise annesinin isteği üzerine kiliseye yakın bir evde konaklayacaktır. Evin sahibi Bay Tom ise yıllar önce eşini ve çocuğunu kaybetmiş, köylüler tarafından soğuk biri olarak tanınır. Köpeği Sam ile yaşayan Bay Tom, Willie'nin uzun ziyareti ile tüm tabularını yıkar.
Savaş dönemi kitapları beni en çok etkileyen türlerden biri. O yüzden bu türü okurken kitabın hassas noktaları beni duygulandırıyor. İyi Geceler Bay Tom'un da arka kapağını okuduğumda sevebileceğimi düşündüm. Doğruyu söylemek gerekirse kitabın beklediğimin çok dışında olduğunu fark ettim. Kitabın savaşı daha fazla hissettireceğini düşünmüştüm. Ancak beklentimden koptuğumda kitabı sevmeye başladım.
Kitap aslında her yaşa hitap ediyor. 10-12 yaşlarında bir çocuk da bu kitabı okuyabilir ve çokça şey öğrenebilir. Hatta okuması onun yararına olur. Sanırım bu yüzden kitap çok fazla savaş ağırlıklı değildi. Çocuklara da hitap ettiğinden ve savaşın çok büyük bir felaket olduğundan dolayı bu konudan kaçınılmıştı. Daha çok savaşın küçük yaştaki çocuklara etkisinden söz ediliyordu.
Savaş dönemi kitabı olur da benim gözlerim dolmaz mı? Tabi ki dolar. Kitapta öyle bir kısım vardı ki birkaç damla yaş gözlerimden aşağı süzüldü. Bir kez daha savaşın ne kadar alçakça bir eylem olduğunu fark ettim. Masum çocukların kanının yere dökülmesinin hesabını kim verecekti?
Savaş dönemi kitabı olur da benim gözlerim dolmaz mı? Tabi ki dolar. Kitapta öyle bir kısım vardı ki birkaç damla yaş gözlerimden aşağı süzüldü. Bir kez daha savaşın ne kadar alçakça bir eylem olduğunu fark ettim. Masum çocukların kanının yere dökülmesinin hesabını kim verecekti?
Kitaptaki her iki karakteri ve yan karakterleri sevdim. Özellikle Bay Tom'un yıllar sonra tabularını yıkması ve küçük Will'in içinden bambaşka bir çocuk çıkması beni etkiledi. Bunun dışında Will'in annesi, nefret ettiğim karakterlerden biriydi.
İyi Geceler Bay Tom, 1981 yılında yazılmış. Uzun yıllardır çok satanlar listesinde kalmayı başarmış. Bunun üstüne bir sürü ödül almış. Kitabın Goodreads'teki puanına baktığımda şaşırdım ve gerçekten tüm bu ödülleri hak ettiğini düşündüm. 33 bin kişi oy kullanmış ve kitabın puanı 5 üzerinden 4.30. Aynı zamanda kitabın aynı adıyla bir de filmi var. 1998 yılı yapımı. Onu da kısa zaman içinde izlemeyi düşünüyorum.
Kitap fazlasıyla akıcıydı. 400 sayfa olmasına rağmen 2 günde bitirdim. Aynı zamanda çocuklara da hitap eden bir kitap olduğundan dilinin ne kadar kolay olduğunu okuyunca anlayacaksınız.
Kitaba puanım 9
KONUSU
2. Dünya Savaşı döneminde Almanya'nın İngiltere'ye savaş açması sonucu Lodra'da bulunan küçük yaştaki çocukların güvenliğinin sağlanabilmesi için taşraya gönderilme kararı alınır. O çocuklardan biri olan Willie ise annesinin isteği üzerine kiliseye yakın bir evde konaklayacaktır. Evin sahibi Bay Tom ise yıllar önce eşini ve çocuğunu kaybetmiş, köylüler tarafından soğuk biri olarak tanınır. Köpeği Sam ile yaşayan Bay Tom, Willie'nin uzun ziyareti ile tüm tabularını yıkar.
Sağ tarafta yer alan "İzle" butonuna tıklayarak blogumu takibe alırsanız mutlu olurum :)
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Replika kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Düzenbaz kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Küçük Ama Büyük Yalanlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Kurtulan Kızlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Üç Kız Kardeş kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Daha fazla kitap paylaşımı için beni Instagram hesabımdan takip etmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Replika kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Düzenbaz kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Küçük Ama Büyük Yalanlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Kurtulan Kızlar kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Üç Kız Kardeş kitap yorumu için BURAYA tıklayabilirsiniz.